Ömer F. Oyal, yine kendine has dili ve orijinal anlatımıyla, okuru insan ruhunun en karanlık dehlizlerine sürüklüyor. Söylenemeyen, ifade edilemeyen, en ayıplı tabulaşmış duyguların zihinde nasıl bastırıldığını ve ne kadar bastırılsalar da, gitgide başa çıkılması daha da zorlaşan birer saplantıya dönüşerek olağan hayatın akışını nasıl bozabileceğini son derece çarpıcı bir şekilde gözler önüne sererken, insanların içine bahar çiçeklerinin serpilmesini sağlayan arka planda saklanan sebeplerin herkeste çok farklı unsurlardan kaynaklanabileceğinin, kişiden kişiye büyük farklılıklar gösterebileceğinin altını çiziyor. Bir yandan da eserde insanları ikiye ayrıyor: Birinci grup içinde doğdukları dünyada ailelerinden öğrendiklerinin dışına çıkmaya cesareti olmayan, değişime kapalı, yeniliklerden çekinen, "böyle gelmiş, böyle gider" diyen, muhafazakar kalıp yargıların etkisindeki korkak bireyler, ikinci grup ise içinde doğdugu ülkeyi, toplumu, ailesini sorgulayabilen ve değişim için gerekli adımları atma cesaretine sahip, risk alabilen esaslı kişiler. Oyal, bir aile içindeki geleneksel otoriteyi temsil eden "anne" figürünün etkileşim içinde olduğu 3 ayrı evlat figürü üzerinden; peşin kabullü sorunsuz kişilik, kendini çevresine uymaya mecbur hissettiği için uyumlu görünen lakin içinde fırtınalar kopan takıntı ve çatışmalarla dolu kişilik ve sorgulayan, değişime ve yeniliklere açık cesur kişilik yapısındaki bireylerin psikolojik yapılarını gözlemliyor.