Ah zavallı Karaprap! Çöllere, dağlara hiç gitmeyeceğini, vurulup sevdalandığı kızın koynunda oynaşarak burada kalacağını sanırken, bakın şimdi yapayalnız, hüpüzgün, bu trenlerden birinin içindeydi belki de. Oralarda, yakıcı güneşin altındaki savaşı düşündük: kumlar, taşlar ve yıkıntılar, sabah ayazında çadırda uyanmalar, cebri yürüyüşler, bire on göğüs göğüse muhabereler, savaş işte.