Başkasının Ayakkabısı
8/10 4/5
Nisha Cantor, kocası sayesinde epey epey zengin olan, burnu havada, çoğunlukla patavatsız, kendini Tanrıça gibi gören ve herkesi küçümseyen, zenginlikten şımarmış tipik bir kadın. Bir oğlu var ve hayatta belki de bir tek onu seviyor.
Samantha yani Sam ise Nisha’nın tam tersi. Kocasının bitmek bilmeyen depresyonuyla cebelleşen, ev işlerini yapan, köpeği yürüyüşe götüren, faturaları ödeyen, iş yerinde pislik patronuyla uğraşmak zorunda kalan ve ne olursa olsun çalışmak zorunda kalan bir savaşçı.
Peki, bu ikisinin yolu nasıl mı kesişiyor? Şöyle:
Aynı spor salonuna gittikleri bir gün Sam işe yetişmek için etrafına bakmadan kendi çantasına benzeyen bir çantayı alıp fırlıyor. Böylece Nisha’ya da Sam’im fakir çantası kalıyor. Ama burada esas önemli olan çanta değil, ayakkabı. Nisha’nın kendisi için özel yapılan marka ayakkabıları Sam’in eline geçiyor. Ve buradan sonra her iki taraf için de mücadele dolu anlar başlıyor.
Kitap yer yer yavaş yer yer çok hızlı geçti. Bunun sebebi yazarın bize karakterlerin her ayrıntılarını vermesi, düşünce ve hislerini uzun uzun anlatmasından kaynaklı. Aslında sanırım durum komedisi şeklinde yazılmış olduğunu düşünüyorum ben kitabın. Bu yüzden bazen öylece günlük bir hayatı okurken birden her şey değişebiliyor.
Ben çok sevdim kitabı koşturmacalarını da durmalarını da yavaş giden yerlerini de nasıl okuduğumu bile anlamadan sayfaları hızla çevirerek okumalarımı da… çok çok beğendim, şiddetle de tavsiye ederim