.
"-Bu günlerde liberal fikirli büyük bir Türk devlet adamına, Türk köylülerinin "Bolşevik" kelimesinden ne anladıklarını sordum. Bu devlet adamı bana şu cevabı verdi: Bizde köylülerin bu kelimeden anladıkları; İngiltere'ye karşı savaşan ve bize yardım eden insanlardır. Bunun üzerine onu, biraz daha sıkıştırmayı denedim ve sordum: Türkiye'de köylüler, Bolşevikliğin sadece İngiltere'ye karşı değil de, imparatorluklara karşı, bu arada Rus ve Türk imparatorluklarına karşı olduğunu bilseler nasıl karşılarlar? O zaman da kaçamak sözlerle Türk köylüsünün bunu anlamayacağını söyledi."
Zinoviyev yukarı kaldırdığı omuzlarını düşürüp, öne eğik kafasıyla salona göz atmıştı. Zinoviyev'in bütün davranış şekli şu intibayı yaratıyordu: Bu ne diyor yahu? Türk köylüsünü birazcık tanıdığını zanneden gereksiz sorular. Köylü, çalışıp ekmeğini kazanacağı küçük bir ülkesi, sürebileceği bir tarlası, çalışmasının meyvalarını taşıyacak bir bahçesi, hür insanlara mahsus bilinç, başkalarının malına göz dikmeyi gerektirmeyecek şeyler istiyordu. Türk köylüsü, bütün doğu köylüsü gibi, marksist anlamda proleterya değildi. Sovyetlerin onlara getirmek istedikleri, daha fazla malı olanlara düşmanlığın onların duygularında, geleneklerinde, iç dünyalarında yeri yoktu.
.