İsimsiz kahramanımızın öyküsü 1950-1961’lerde geçiyor, hayatın gerçeklerinden -yada benim bildiğim hayatın gerçeklerinden- uzak, masalsı bir kaçamak aşkın hikayesi, bir kadının isteriği. Güzel kısımları var tabii. Kocasının aldığı kıyafetlerle sevgilisine caka satması midemi de bulandırdı. Bana, eşkiya filminden Berfo’nun Keje’ye aşkını anımsattı. Kim Keje’yi hak ediyordu!?
Kahramanımızı kim hak ediyordu? Kahramanımıza gerçek değeri veren dünyaları önüne seren ihaneti öğrendiğinde bile kendini sorgulayan kocası mı? Karısı ile evliliğine devam edip kahramanımızla aşk yaşayan kazanova mı? Bilemiyorum açıkcası, kadınlara güveni sorgulattı...