Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler

Niyazi Berkes

Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler Quotes

You can find Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler quotes, Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Batı historiyografisinin bütün bencilliğinin en iyi turnusol kağıdı Türktür. Bütün objektiflik boyaları, Türke gelince dökülür: Hıristiyan harsçılığı ve Avrupa ırkcılığı her yandan sırıtmağa başlar. Mesela, şu meşhur tarihçi Pirenne'i okuyunuz. Okudukça "Aman ne bilimsel, ne objektif" diye bayılacağınız gelir. Fakat Türkten söz etmeye gelince bu alimin ağzı çarpılır, bir şeyler olur, hiçbir sahifesinde göstermediği önyargıları, nefretleri bülbül gibi ötmeye başlar. Ben, şimdiye kadar Türkten ağzı burnu çarpılmadan söz edenine rastlamadım.
Sayfa 153 - 1965, yön yayınlarıKitabı okudu
Aydın, batıcı olunca, onun [Türkler] hakkında kullandığı en nazik kelime "Alaturka" kelimesi oldu: kendini "Alafranga" olarak ayırdı. Alaturka, yani Türk gibi olmak iptidailik, alafranga yani Frenk gibi olmakta medenilik. Hiçbir milletin aydını, aşağılık duygusunun bu kadar derinine inmemiştir!
Sayfa 147 - 1965, Yön YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yalnız bir ekonomik ve siyasi buhran içinde değiliz; değerler ve gerçeklerle ilgili bir düşün buhranı içindeyiz
Sayfa 8 - 1965, Yön YayınlarıKitabı okudu
Atatürk'ün Batı anlayışı sadece "tek dişi kalmış canavar" anlayışı olmamıştır. Onunla savaşırken ona dönmek, aynı zamanda ona değişik gözlerle bakmak demektir. Gerekli olan, ne Batı uyduculuğu, ne de Batı düşmanlığıdır.
Sayfa 127
Ulusal kurtuluş savaşının verdiği ders şudur: Türkiye ancak Batıya rağmen batılılaşabilir. Türkiye Batıya karşı gelmedikçe Batı'dan bağımsız olamaz, kendini de düzeltemez.
Sayfa 26
bugün çoğumuza göre Batılılaşmış olmak Batının tüketim ekonomisinin kapışıcısı olmak, hatta çöplenicisi olmaktır. Bundan farklı ve buna üstün bir görüşün Tanzimat'ta ortaya çıkmış olmasının nedeni, sanıma göre bir yandan Avrupa uygarlığının henüz bugünkü kadar, kişinin (özellikle kadın kişilerin) başını döndürecek, ağzının suyunu akıtacak çeşitte ve bollukta tüketim eşyası uygarlığı haline gelmemiş olması; öte yandan da, onu görenlerin çoğunda henüz bu eşyaya karşı iştahların kabarmamış olmasıdır. Gelen tüketim eşyası da (1830 yıllarında bile makarnadan ayakkabıya kadar çok şey gelmeye başladı) henüz daha bizde el ile de olsa yapılabilecek şeylerdi. Gerçi tüketim eşyasının hayatta, özellikle dış görünüşlerde etkileri belli olacak hale gelmişti. Ahmet Vefik Paşa gibi aklı az çok ekonomiye yatık birinin yerli malı kullanma gayretleri bir antikalık şeklinde kaldı. Daha o zamandan, Batı etkisi altında kalmış halklar arasında en çok Türkler dış görünüşte en çok değişmeye başladılar; özellikle kılık-kıyafet, sakal-bıyık "devrimleri" dönem dönem tekrarlanmıştır. Halbuki, Japon, Rus, Hint toplumlarına etki, bu derecede olmadı veya buna fırsat vermediler. Bugün çatal bile ne Hint toplumuna, ne de Japon toplumuna iyice girip yerleşememiştir.
Reklam