“Güçlü geçinmeye ne gerek var?Hoş güçlü kişiliğine ,görüntüsüne inandığım,imrendiğim nice insan tanıdım,daha büyük gürültüyle yıkıldılar”.
Bu, beni kitaba çeken cümleydi. Her ne kadar roman olarak geçse de çok değişik bir günlük örneği. Bir yerden sonra içindeki günden öte geçmişi anlatıyor. Otobiyografik izler taşıdığı söylenen kitap, Vüs’at Bener’in çok değişik bir zihni olduğunu ve onun Beckett’i anımsatan türdeki öykülerinin kaynağını daha iyi anlamama yardımcı oldu.
Kendisi Oğuz Atay’ın çok yakın arkadaşı olduğu için birkaç yerde ona isim vermeden, öldükten sonra yazdığı oyunu sahnede sergilenecek biri olarak değinmiş. Yokluğuna olan üzüntüsünü de araya serpiştirmiş.
Esasında ben size bu kitabı değil de ondan okuduğum ilk eser olan Dost~Yaşamasız kitabını öneririm. Her tarzdaki öyküyü başarıyla yazdığını göreceksiniz. Öykü sevmiyorum diyenlere lafım yok ama o zaman bu derinlerde parlayan cevheri tanıma güzelliğine erişmeleri zor.