Kocalarına kızıp evin bütün perdelerini yıkayan kadınlardı annemin ataları. Kişisel zevkleri pazar parasından arttırıp aldıkları bir kırmızı rujdan ibaretti.
Senin olduğun yerde en güçlü, en akıllı ben değildim. Her şeyi tek başına halletmeye dünden razı biri olarak, “ Ben hallederim, merak etme” cümlesini duymanın insana nasıl büyük bir ferahlık verdiğini ilk kez sayende öğrenmiştim.
Kadın ve erkekten oluşan iki kişilik bir mini evren vardı karşımda. Birbirinin yörüngesinde dönüp duran ama bir gün olsun birbirinin güneşini gölgelemeyen iki gezegen.
Bir roman kahramanı mesela. Kitapta bir laf eder. Altı çizilecek cilalı cümlelerden değil ama, kendi halinde bir cümle. Bir tek sen cımbızlarsın onu bu kitabın kalabalığından. Sırf sana bir şey anlatır o cümle. Başka herkese susar.
Hikayeler biterdi ya, bazen bir derenin iki tepelik arasında bayır aşağı akıvermesi gibi sessizce gidiverirlerdi, bazen de iç organların sökülür gibi büyük sancılarla koparlardı senden.