Hayatın herkese her zaman adil olmadığını birbiri ardına dizilmiş kötü olaylar silsilesiyle öğrendim ben. Bana biçilmiş tüm rolleri oynamakla yükümlüydüm.
Bir bakıma haklıydı. Ben zaten cehennemdeydim. Zaten yanıyordum. Korkma meselesini halledebilirim belki ama güven meselesini halledemeyeceğim. Şans verme konusu da tamamen onlara bağlı, ben artık insanların bana yaklaşımlarına bakıyorum. Bana ne kadar tahammül ederlerse o kadar kapılarımı açıyorum. Yani güvenmem de sevmem de onlara bağlıydı...
Ve o an hissettim. Tam orta yerinden vurulmuştu, gece. Yeriniilk defa gizemli bir aydınlığa teslim ederek, "Hoşça kal," diye diye fısıldadı, benligime...
Dora'yı kendime aşık ettikten sonra nasıl hayal kırıklığına uğrattığımı, onu masum bir doğum günü partisine götürüp bedenine sahip olduğumu, Dora'nın yapmamam için bana yalvarmasını ve yeri göğü inletecek çığlıklarını dinlemek istemez misin, Alp?
Kitapları beni alıp olayların yaşandığı yerlere götürüyordu. Kendimi oradaymışım gibi hissediyordum ve bu da yaşadığım hayattan kurtulmam için çok güzel bir fırsat gibiydi.