Otobüsün tek kişilik koltuğu gibidir hayat. Tek başına yolculuk etmek istersin, başını cama yaslarsın ve sessizce karanlığı izlersin. Sen karanlığa bakarsın,camda yansıyan gözler sana bakar. Ve kendi kendine mırıldanırsın; karanlığı görmeden aydınlığa kavuşamazsın.
Umut etmeyi bırakınca, beklemekten vazgeçince ve boş verince kolaylaşıyor hayat. Renkler matlaşıyor ve anlamlasızlaşıyor mevsimlerin değişimi. Kırmızı siyah oluyor, maviler gri ve diğerleri bembeyaz. Gerek kalmıyor teferruatlarla uğraşmaya. Sadece boşa alıyorsun vitesi ve kendi haline bırakıyorsun dümeni. Bu kadar basit her şey . Yokluğunu yendiğimi sanıyorum böylece.
Ama bazen anlam kalmaz günün hangi gün olduğu, zamanın neyi ifade ettiği . Anlamsızlaşır, sıradanlaşır ve unutulur. Akıl, unutmamak için çabalasa da gücü yetmez.