Hayat, ayrılıklarla yaşanıyordu. İnsanlar geliyor, insanlar gidiyor, sokaklarda yüz yıl öncesinin çocuklarına rastlanmıyordu. Her şeyin alnında daha başlarken biteceği, gelenlerin daha gelirken gideceği yazılıydı.
Kış ne der, ne yaparsa yapsın perdenin ötesinde bir bahar vardı.
Cemre çoktan havaya, toprağa, suya ve en önemlisi gönüllere düşmüş, bir diriliş sıcaklığı her yana yayılmıştı.
Yemeği ölmeyecek, hayatlarının devamına yetecek kadar az yer, böylece nefislerini açlıkla terbiye ederlerdi. İşte bu "ölmeyecek kadar" tabiri dervişlerin az yemesinden türetilmiş cerbezeli ve nükteli bir yorumdu.