Yazarın kalemi diğer tarihi aşk romanı yazarlarından farklı bence. Güzel bir farklılık bu. Aşkın en derinini, en ulaşılmazını anlatıyor sanki. Karakterlerin aşk acısını hissedebiliyor insan. Duyguları aktarmada çok başarılı yazar.
Bu romanda da Fleur ve Adam'ın aşkını okuyoruz. Dük Adam bir gece Fleur'u görüyor ve hikaye başlıyor. Adam mutsuz bir evliliği olan adam. Ne yaparsa yapsın karısı onunla ilgilenmiyor ve yok sayıyor. Bu müthiş adam ise beş yıllık evliliği boyunca karısına hep sadık. Ta ki Fleur' a kadar. Fleur ile bir geceden sonra kızı mürebbiyesi olarak evine alıyor ve sadece dük hizmetkar ilişkileri oluyor. Adam ona hep ihanet eden karısına karşı çok sadakatliydi bence. Çekilecek yanı yoktu karısının. Thomas diye diye öldü.
Fleur ise yaşadığı yerden kaçan, sırları olan biriydi. Adam' a güvenmeyen, ondan korkan ve Adam ona ne zaman yardım etmek istese tersleyen bu kız, yazarın diğer yazdığı kızlar gibi beni deli etti. Adam gibi müthiş varlığı bulmuşsun itmek nedir?Yine de kızın yaşadıkları da kolay değildi. Çok da haksız sayılmaz.
Romanı okudukça Adam'ın yaptığı tüm fedakarlıklar da ortaya çıkıyor. Yazar bu kadar harika bir adamı nasıl yazmış anlamıyorum. Hem iyi bir baba hem iyi bir aşık hem de muhteşem bir insan. Aşık olmamak elde değil.
Aşkı doyasıya hissedebildiğim bir romandı. Yazarın güçlü kalemine bir şans verin. İyi okumalar.