Günümüzde insanlar "Ne şekilde yaşamam gerekir?" sorusunu dikkate almaktansa "Gerçekten ne istiyorum?" sorusuna cevap arıyor.
Ahlaki olandan uzaklaşıyor ve bireysel olana yöneliyoruz. Erdemli bir hayat, yani "iyi olmak" yetmiyor bize, "kendimizi iyi hissetmek istiyoruz. Bir tür "mutluluk tiranlığı'na gönüllü olarak boyun eğmek istiyoruz.
Geçmiş başka bir ülke çünkü geleneksel toplumda mutlu olmak birincil amaçlardan değildi. Mutluluk, ahlaki bir bakış açısının erdem eksenli hayat tasavvuru yerine, psikolojik bakış açısının öznel ve kişisel ideali olarak değişmiştir artık.
"Ortalığı ayağımızla ezip geçeceğimiz bollukta beyaz somun ekmek kapladığında ve süt içinde boğulduğumuzda hiç de mutlu olamayacağız. Oysa son lokmamızı paylaşabilsek
hemen mutlu olabiliriz!" diye yazar Alexander Soljenitsin. İnsanın modern zamanlardaki mutluluk arayışı, mutluluk paradoksu olarak isimlendiriliyor.
Diğer insanların gittiği yönden ayrılma, farklılaşma ihtiyacı olarak beliren özgürlük isteğiyle; kurallara boyun eğme ve alkış arama ihtiyacı olarak beliren onaylanma isteği arasında bir çelişki var.🥀
Her birimiz bu dünyada hissedildiğimizi hissetmek istiyoruz. Ben de diyorum ki her yerde O'nun lütfu var. İzleri takip et. Duyulmayanı duy, görülmeyeni gör. Kalbinle gör,Kalbinle duy. Kalbinle kaybol, kalbinde kaybol. Diyorum ki, "elbet bulunur/iyi bir hal üzere kaybolan kişi."
Kemal Sayar
Hilal Başak, Kemal Sayar’ın Beni Sessiz de Sevebilir misin? adlı eseri üzerine yazdığı değerlendirmesini web sitemizden okuyabilirsiniz.
Link, kitaphaber.com.tr/beni-sessiz-de-...
@kapiyayinlari
@kemalsayar_official
#kitaphaber #hilalbaşak #edebiyat #kitap #books #bookstagramturkey #kitapincelemesi #kitapblogu #booksblogger #kapıyayınları
‘Elimden gelse hiç konuşmazdım’ der Konfüçyüs. ‘İyi ama o zaman nasıl anlatacağız insanlara?’ diye endişe eder öğrencileri. ‘Göğün kendisi konuşuyor mu?’ diye devam eder üstad. ‘Ama dört mevsim pekâlâ birbirini izliyor ve bütün varolanlar çoğalıyor.’
Göğün ve aşkın konuşmaya ihtiyacı yok.
Halden bilene ihtiyacı var. Hali okuyabilene. Halden anlayabilene.
Oysa günümüz aşkları nasıl da bağırgan: ‘Beni sev! Beni sev!’ Gerçek aşk sevilme ihtiyacının üstündedir, talep etmemeyi de bilmektir. Aşkın hakikati, âşığın susuşundadır, çektiği çilede, düştüğü çöldedir.
Sessizliğe tahammül edemediğimiz bir zamanda yaşıyoruz artık. Her şey hızlı, her şey gürültülü...
Kelimelerin sessizlikte demlendiğini ve kök saldığını; herkesin konuştuğu ve kimsenin birbirini dinlemediği bir vasatta kelimelerin havada gezindiğini ve kaybolup gittiğini yazıyor. Bu kitap aynı zamanda bir esenlik arayışı. Ruhun yorulduğu bir çağda, daha derin olanın izini süren, derinlikte şifa arayan bir bakış.🥀