Bu akıl hastanesi hepimizin içinde debelenip durduğu yer olabilir mi? Belki bizi içine sıkıştıran, aldığımız nefesi denetleyen, kendi kalıbına sokan öteki yerlere benzer biraz. Adı her ne olursa olsun, burası da kocaman bir hapishane gibidir. Karanlık bir dünyadır; her ne kadar kendine ışıklı bir isim seçmişse de kafasının içi de öyledir aslında. Burada ona ve diğerlerine “hasta” derler; “…düşünmekle gerçekleri bilen, doğruları bulan bir varlıktım, kesindi, hepimiz vebalı olmalıydık, yani vebalıydık, topluma karışmamız işte bu yüzden yasaklanmıştı, işte bu yüzden kapıda kilit vardı.”
Onun hikayesine tanıklığımızla beraber sormaya başlıyoruz biz de; “normal kimdir” ve “normal” sayılmayanın başına neler gelir? Birileri sadece kendilerinin bozabileceği kurallar koyarken, “normal”in ne olduğuna nasıl karar verebilir? Onlara göre herkes bir hizada durmalı, çarkın dönmesine hizmet etmelidir. Tüm uğraşlarının sonunda “yenildim” der ama yolunu da kendisi seçmiştir : “artık asla konuşmayacağım”…