6 yaşında bir çocuk... Ailesi ve öğretmenleri tarafından problemli, zeka geriliği ya da otizmi olabileceği düşünülen bu yüzden de ellerinden bir şey gelmeyeceği düşüncesi...
Hafta da bir saat gittiği oyun terapilerinde istediği gibi oynayabildiği, içinden geldiği gibi davranabileceği bir ortam olduğunun farkına varması. Bu farkındalık sayesinde kendine olan güvenin artması, dış dünya da ani değişen, kontrol edilemeyen durumlara karşı bir kabulleniş...
Bu oyun terapilerini beni derinden etkileyen şu üç cümle ile gayet güzel açıklıyor Dibs;
Dediğim gibi istediğim gibi. Dediğin gibi istediğin gibi. Dediğimiz gibi istedğimiz gibi...
Bir çocuk için önemli olan şeyin dayatmalarla bir çok akademik bilgiyi öğrenmesi değil saf sevgiyle yaklaşmak olduğunu fark eder ve her ne olursa olsun onu seven, onu sürekli test etmeyen ebeveynler, öğretmenler olursak özsaygısı yüksek, kendine güvenen bireyler yetiştirebiliriz...
Tüm ebeveynlerin, eğitimcilerin içinden kendine ders çıkarabileceği, uygulayabilceği birçok bilgi barındıran ve Dibs'in neler başarabildiğini merak ederek okuyabilceğimiz güzel bir kitap...
Küçük bir dipnot: Oyun terapileri ya da özel eğitim uygulamalarının hiçbiri çocuğu kendi dünyamıza dahil etmeye, bizim yaptığımız eylemleri dayatmaya çalışarak yürütülmez. Çocuğun güvenini kazanmak, onu daha yakından tanımak için önce bizim onun dünyasına girmemiz gerekir.