Sempati ve empati ikisi de tanımayı aktarır ve ikisi de bir bağ kurar. Ama biri kucaklaşmayken, diğeri bir karşılaşmadır. Sempati, farklılıkların üstesinden özdeşleşmenin hayali eylemleri ile gelir; empati ise, başka bir insana, ona ait koşullarla bakmaktır. Genellikle sempatinin empatiden daha güçlü bir duygu olduğu düşünülegelmiştir; çünkü
Bu çalışmayı kaleme alırken, pratik aşamada defalarca hep aynı toplumsal değer çıktı karşıma: İşbirliği, işbirliği, işlerin yürümesinde kullanılan düzeneğin sorunsuz çalışmasını sağlar. Bu şekilde, bireysel olarak yapamadıklarımızı başkalarıyla işbirliği yaparak tamamlayabiliriz. işbirliği, genlerimizde vardır; fakat bu beraberliği rutin davranışlarımızla iç içe göremeyebiliriz, geliştirilmesi ve derinleştirilmesi gerekir. Bu durum, özellikle, bize benzemeyen insanlarla yapılan bir işbirliği söz konusuysa geçerlidir; işbirliği onlarla birlikte zahmetli bir çaba haline gelir.
Simmel şehirlilerin, sokağın uyaranlarına verdiği yanıtları saklamak için kullandıkları sakin ve duygusuz davranış biçimlerini incelemeye almıştı. La Roche foucauld maskeyi, birinin gerçekte olduğundan başka bir şey gibi gözükmek için kullandığı bir metafor olarak düşünmüştü: “Kişiler yapmacık bir bakış ve bir dış görünüş ile insanların, hakkında ne düşünmesini istiyorsa o şekilde görünür.” Gizleyen maskelerin, koruyucu çeşitleri sosyal hayatın her köşesinde bulunur; iş arayanların görüşmelerde bunlardan bir tane giymeleri gerekir, tıpkı Theodore Kheel’in sendika müzakerelerinde ya da Alman diplomatların Birinci Dünya Savaşı sonrası mağlubiyet şartlarını görüştüğü Versailles da ihtiyaçları olduğu gibi. New York’taki Koreliler, sessizlik maskesi giymişlerdi. Gizleyen maske, kendini koruma için olmamalıdır; ne zaket ve incelik, başkalarına zarar verebilecek duyguları maskeleyen davranışlardır.
Harcamalarını bilen ebeveynlerin farkında olduğu gibi, bugün büyük bir pazar, çocuk tüketicileri hedeflemektedir; havalı oyuncakların, uğruna ölünecek kostümlerin, alınması zorunlu elektronik makine ve oyunların pazarı. Amerika Birleşik Devletlerinde, 4 ila 12 yaş arası çocukların alım gücü 1989’da $6 milyarın üstündeyken, 1997’de $23 milyar ve
Farklı bir kültürün penceresinden bakıldığında, bir başkasından yardım istememekle övünen insan oldukça sorunlu biri olarak addedilir; toplumsal olarak iç içe geçmeye duyulan korku, bu insanın hayatına hükmeder
Guanxi şerefe, toplumsal ilişkilerin bir katkı maddesi olarak başvurur. Guanxi üzerine çalışan Amerikalı öğrenci Douglas Guthrie, bu kavramın eski Batılı iş anlaşmalarının, “sözüm, senedimdir” anlayışının çok da uzağında olmadığını söyler. Ağ içindeki diğer insanlara güvenebilirsiniz, özellikle de işler zorlaştığında; zayıflığınızdan yararlanmazlar, çünkü sizi desteklemek onlar için bir şeref meselesidir. Guanxi sempati dışında bir şeyler gerektirir. Ağda yer alan insanlar birbirlerini eleştirir ve bu konuda birbirinin başını ağrıtmaktan çekinmezler. Belki nazik değillerdir ama.
Guanxi toplumsal bir bağın ekonomik yaşamı nasıl şekillendirebileceğine bir örnektir. Temelde, bu bağın samimi bir karakteri vardır, kurallar ve düzenlemelerden oluşan katı bir çemberin dışında bir destek ağı oluşturur. Bu bağ bugün Çin’de sıklıkla söz konusu olan kaotik koşullardaki çabuk değişimler için bir zorunluluktur. Bu kaotik koşullar, resmiyet kazanmış kuralların düzgün işlememesinden kaynaklanır. Samimi ve kişisel ağ, insanların hayatlarına devam edebilmeleri ve gelişebilmeleri için bu düzensizlikle başa çıkabilmesine yardım eder. Resmi olmayan birleşmelerin değeri, halihazırda karşılıklı bir konuşmadaki ya da Saul Alinsky tarzı bir topluluk örgütlenmesindeki diyalojik alışverişlerde karşımıza çıkmıştı. Şimdi ise bu alışverişlerin kendi toplumumuzdaki faaliyet alanını belirlemek istiyoruz: Çinlilerde olduğu gibi bizde de benzer pratik değerler var mıdır? işbirliği ile ilgili Çinliler gibi düşünmek istememizin iki sebebi var.
Rakipler arasındaki bir başka bağ çeşidi, insanların sıfır-toplam değiş tokuşlarında ortaya çıkar. Kazan-kaybet durumu, çok nadiren bütün ve mutlak bir durumdur. Aslında kazanan, kaybeden için bir şeyler bırakacaktır. Bu geriye kalan şey, Adam Smith’in değeri iyice belirlenmiş olan, nadir öz kaynaklar üzerinde temellenen pazar alış verişleriyle ilgili görüşlerinde ortaya çıkar. Böyle bir rekabet kaybedenlere bir şeyler bırakmalıdır ki onlar da tekrardan deneyebilsin ve rekabete devam etmeye hevesli olabilsin. Bu kuralcı pazarlar spora benzer; sporda da kaybedenlerin yenilgiden sonra dağılması istenilmez. Bu, rekabetçi değiş tokuşların sonu için, oyunu hareketli kılan ortak temel kurallarla paralellik gösteren, temel bir kuraldır.