“Cicim aylarımızın ardından Cengiz, kendimle ilgili beğendiğim, kanımca beni ben yapan hemen hemen bütün özelliklerimi sorgulamama sebep olmaya başladı. Artık diyaloglarımız çok fazla analiz barındırıyor, neredeyse her hareketim ona beni eleştirebilsin diye yepyeni bir malzeme üretiyordu. Sanki beni yok etmek ve sadece kendisi için, kendisiyle var olabilen bir yaratık haline getirmek istiyordu. Dünyada başına gelmiş en harika şey olmaktan; değiştirilmesi, iyileştirilmesi gereken kişisel projesine geçişimi hayretler içinde izliyordum.”
Beyaz Atlı Prenses, kurtarıcısını beklemeden kendi hayatının başrolünü kapmaya çalışan bir kadınının serüvenini anlatıyor. Bir yandan toplumun bireylere biçtiği rolleri sorgularken, bir yandan da bu kadın erkek rollerinden doğan baskıları irdeliyor.
