Aslında inceleme yazmayı hiç düşünmedim. Çünkü kitap yazılmış zaten üzerine tekrardan bir şeyler yazmak yersiz geliyor, en azından benim haddime değil. O yüzden pek de inceleme sayılmaz benimkisi. Kitapları hızlı tüketebiliyorum ve sanki kitaplara haksızlık ediyormuşum gibi geliyor bazen. En azından kitabı bitirdikten sonra hissettiklerimi ve düşüncelerimi yazarsam dönüp baktığımda hatırlaması daha kolay olur diye düşündüm.
Dostoyevskiʼnin okuduğum altıncı kitabı. Dostoyevski kitaplarını okurken hem seviniyorum hem de üzülüyorum. Çünkü bir gün okumadığım kitabı kalmayacak. Neyse şimdiden tasalanmaya gerek yok...
Bir gencin hikayesini okudum. Dört gecesine şahit oldum. Yalnızlığını, hayallerini, aşkını dinledim. Sonra Nastenka var. Onu dinlerken bizim genci unuttum. O genç de kendini unutacak ki adını söylemedi... Çok konuşup kitabın büyüsünü bozmak istemiyorum. Gencimizin Nastenkaʼya vedasıyla bitirmeliyim:
“Göklerin her zaman açık olsun, sevimli gülücüklerin parlaklığını, mutlu görüntüsünü yitirmesin. Yapayalnız yaşayan, sana karşı şükranla çarpan bir yüreğe tattırdığın mutluluk anılarından dolayı seni hep hayırla anacağım.”
Kim bilir ne gençler, ne hanımlar vardır hayatlarımızda, tıpkı "Beyaz Geceler"deki gibi.
Dostoyevski gibi yapamayalım da hayatlarımıza bu derece nüfuz eden insanların adını öğrenelim. Hiç olmazsa soralım=)