Bilimin Marifetullah Boyutları

Yamina Mermer

Bilimin Marifetullah Boyutları Quotes

You can find Bilimin Marifetullah Boyutları quotes, Bilimin Marifetullah Boyutları book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
biraz uzun ancak okunmya değer(önemli)
Sebeplerin, küçük de olsa bir sonuç vücuda getirmeleri için, sonucun içinde yer aldığı tüm kâinatı vücuda getirmeye muktedir olmaları gerekir. Çünkü, bir sonuç tüm kâinat olmaksızın var olamaz; onlar ayrı bir biçimde var olamazlar. Meselâ, bir ağacın büyümesi için, en başta tüm kâinatın var olması gerekmektedir: toprak ve mineraller, su, güneş ışığı, çekim, güneş sistemi vs... Diğer bir deyişle, eger sebepler bir ağacın büyümesinden sorumluysa, her bir sebep tüm kâinatı yapmaya ve kontrol etmeye muktedir olmak zorundadır. Çünkü bir ağaç tüm kâinat olmaksızın var olamaz. Buna göre, her bir sebebin herşeyi görüp bilmeye muktedir olması ve herşeye hükmü geçen bir kudrete sahip olması gerekecektir. Hayat vermeye, anlamlı hedefler gütmeye.. muktedir olması gerekecektir. Bu bakımdan, eğer sonucu sebeplerin vücuda getirdiğini veya onların ona sebep olduğunu söylersek, o zaman her sebepte sonsuz bir güç ve kudretin mevcut olduğunu kabul etmemiz gerekecektir.
..en küçük bir zerre bile, halinin ve hareketinin diliyle, adeta, "Bak! Ben cahil ve aciz olduğum halde, herşeyi kuşatan bir ilim ve herşeye hükmeden bir kudret gerektiren sayısız vazifeler görüyorum. O halde, benim herşeyi kuşatan böylesi bir ilme ve kudrete sahip Birinin emriyle iş gördüğümü göremiyor musun?" der.
Reklam
Nitekim,sebep ile sonuç arasındaki ilişkinin ne rasyonel ne de zorunlu olduğunu farkeden bazı materyalistler Hume ve Russel gibi kendileri de determenizim e inandıkları halde korkudan titrediler cunku rasyonel ve zorunlu yasalar yoksa,gelecek için de bir güvence yok demektir.yarın herşey olabilir.
Örnek, Newton ve kuantum teorisini hatırlattı :)
''Bir silaha rastlayan belli bir insan düşünün. Daha önce böyle bir şeyi ne görmüş, ne de işitmiş olsun. Düşünelim ki, bu insanın, karnını doyurmak veya kendini savunmak için öldürmeye ihtiyacı da olmasın. Adam eğilip silahı yerden alır, evirir çevirir, taşa vurur. Bu nesne nedir? Silahı evine götürür ve ne olduğunu anlamaya çalışır. Namlusundan tuttuğunda onun birşeyleri kırıp ezebildiğini, kendisinin tahtadan yapılmış tokmağından daha iyi işgördüğünü keşfeder. Onun için, bu silah, iyi bir tokmaktır. Onun fikri, teorisi, açık konuşalım, bir işe yarar. Başkaları ona bu acayip nesnenin ne olduğunu sorduklarında, 'tokmak' cevabını deney yoluyla ispat da edebilir... Ve işte burada, pragmatik kriterin limiti tükenir. Bir fikir veya teori 'işlediği'nde, bu, daima bizim gerçekliğini sorguladığımız şeye nisbeten oluyordur. Eğer bizim sığ ve sınırlı niyetlerimiz varsa, keşiflerimiz -ne kadar dahiyane olurlarsa olsunlar- bu asli niyetlerimizden daha büyük olamazlar. ...Tesadüfen silahı bulan adam birilerini öldürmek için daha iyi bir yol arıyor olsaydı, kesinlikle silahın gerçek işlevini keşfedecekti. Onun niyeti, silahı yapanın niyetine denk düşmüş olacaktı. Ve eğer başka biri, pragmatik deliller kullanarak bu silahın ne kadar iyi bir tokmak olduğunu göstermeye çalışsaydı, aynı adam ona gülüp geçecekti. Öyleyse, diyebiliriz ki, bir insan kendi hedeflerinin farkında olmuyorsa, ve hedeflerinin nesnelerde mevcut gerçek amaçlara mukabil düştüğünden emin olmuyorsa, pragmatik kriter, bilginin bir anahtarı olarak pek de kullanışlı değil demektir.'' -J. Needleman, A Sense of Cosmos
Russell'ın itiraf ettiği gibi;
"Tümevarımın doğruluğunun isbatı problemi, Batı felsefesinin en zor ve en çok su götürür problemlerinden biridir" . Eğer tümevarımın doğruluğu isbatlanamıyorsa, bu, bilimsel bir şekilde ulaşılan bir hükmü somut bir bilgi olarak kabul etmemiz için hiçbir sebep olmadığı anlamına gelir. Daha basit bir şekilde ifade edecek olursak, 'bilimsel bilgi' tüme varım yoluyla türetildiğinden dolayı, tümevarımın doğruluğu isbat edilemiyorsa, bilim bilgi husule getirdigini iddia edemez. Eger bilim bilgi husule getiremiyorsa, ne ona bel bağlamamız, ne de herhangi bir güven duymamız için hiçbir mantiki gerekçe yoktur.
Dolayısıyla hem sebepler, hem sonuçlar yaratılıp durmaktadır. DNA'yı da, hücreyi de, onun bölünmesi olayını da, insanı da, canlıları da, tüm evreni de yaratanın sonsuz ilim ve kudret sahibi, yaratık olmayan bir Zât olduğundan şüphe kalır mı?
Reklam
101 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.