Bilimin Öteki Yüzü

Senai Demirci

Bilimin Öteki Yüzü Quotes

You can find Bilimin Öteki Yüzü quotes, Bilimin Öteki Yüzü book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
BİLİM: Laiklikten tevhide mi?
Eskiden objektif olarak bilinen modern bilimin, kavramlarını Allah'ın varlığı esasına dayandırmayan bir bilimsel anlayışın ifadesi olduğu açıkça anlaşılmıştır. Hurafeden veya en azından spekülasyondan kaçmakla bilimin tarafsız olacağı düşünülmüştü. Fakat bilim adamları teorilerini Allah'ın varlığını kabul esası üzerine kurmadıklarında , kaçınılmaz olarak Allah'ın yokluğunu kabul üzerine kurduklarını anladılar. Zira üçüncü bir alternatif yoktur. Ya yaratıcı Allah vardır veya , bu kabul edilmiyorsa , yok olduğu farz ediliyordur. Yani Allah'ın varlığı ile yokluğu arasında tarafsızlık mümkün değildir. Allah'ın varlığını inkâr bir reddetme olduğundan doğruluğu ispat edilemez. Bu yüzden, geçici de olsa, mantık kuralları gereği, önce Allah'ın varlığını kabul ederek kâinata bakmanız gerekir. Eğer bu kabulden hareketle vardığımız sonuç geçici kabulümüzle tezat teşkil etmiyorsa, yaptığımız bu kabullenme doğru ve tutarlı demektir.
Sayfa 128Kitabı okudu
Meşhur fizikçi W. Heisenberg, "Gözlediğimiz şey tabiatın kendisi değil, fakat sorgulama metodumuza tâbi olarak kendisini gösterdiği şeklidir" sözleriyle, tarafsız, objektif bilim diye birşey olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
Sayfa 127Kitabı okudu
Reklam
Yani, kimileri biyoloji ile ilâhî isimleri tanırken, başka kimileri bu isimlerin gerçek Sahibini inkâra sapıyor. Bir Müslüman düşünürün deyişiyle 'hikmet-i ilâhiye semâvâtından tabiat dalâletine sukut’ ediyor. Lâkin, dikkat edilmesi gereken husus şu: o dalâlete düşen, ilgili biyologdur; biyoloji değil! Aynı biyoloji, aynı verilerle, başka bir biyolog için, pekâlâ ilâhi hikmet semâsına erişmenin vesilesi olabilmektedir.
Lâkin, halifesi olduğumuz bu âlemin yorumlanması, geçen asırlarda materyalist anlayışa sahip -ya da en azından laik- bilim adamlarının ipoteğine düşmüşse; o yüzden bilim de onların esiri olmuşsa, bize ne düşüyor? Bu ‘oldu-bitti’yi kabullenmek mi? Yoksa, 'yitik hikmet'i, ait olduğu yere iade için, yabancı ellerden kurtarmak mı? Kendisine bulaşan her türlü maddeci yorumdan temizleyerek onu asliyetine kavuşturmak mı? Ki bu, halife olarak emanete sahip çıkmanın lâzımı olsa gerek.
Nitekim, kuantum fiziğinin dedesi Max Planck, açıkça böyle diyor: “Her bilim, daha yapısı kurulurken, belli bir tercih karmaşası ile karşı karşıyadır.” Meselâ, fizik: “Nasıl her bilim kökenini yaşamdan alıyorsa, fizik de öyle, kendisini kendisiyle uğraşan bilim adamlarından tamamıyla soyutlayamaz.” Bilim adamı ise, “eninde sonunda, belli bir entellektüel tercihe, belli bir ahlâkî anlayışa sahip biridir.” Dolayısıyla, “bilim adamının, daha doğrusu araştırmacının dünya görüşü de, bu yüzden, kendi bilimsel eyleminin yönünü belirleyecektir.” Yani, “bilimsel bilgi oluştururken, işin içine, değer yargıları da giriyor.” (bkz. Max Planck, Modem Doga Arıluyışı vc Kuantum Teorisine Giriş)
Kısacası, bir düşünürün deyişiyle, "nazar ile niyet, mahiyeti eşyayı tağyir ediyor." Birşeye ne niyetle, hangi nazarla bakıldığına göre o şeyin mahiyeti başkalaşıyor.
Reklam
218 öğeden 221 ile 218 arasındakiler gösteriliyor.