Bilimin Öteki Yüzü

Senai Demirci

Bilimin Öteki Yüzü Posts

You can find Bilimin Öteki Yüzü books, Bilimin Öteki Yüzü quotes and quotes, Bilimin Öteki Yüzü authors, Bilimin Öteki Yüzü reviews and reviews on 1000Kitap.
George Davis, bu cümleden olarak, şöyle diyor: “Kâinat şâyet—iddia edildiği üzere—kendini yaratabilmişse, kâinat bir Yaratıcının özellikleri ile donanmış demektir ve bu kabul edilirse, kâinatın kendisinin ilah olduğu sonucuna varmak zorunda kalırız.” Demek, tek bir ilahı kabul etmemenin karşılığı, ilahsızlık değil—başkaca herşeyi ilah kabul etmek. Yani, ilah muhakkak var.
Hayat ya bizim gezegenin yüzünde bulunan hayatsız maddede olan kimyevî reaksiyonlar ile kendiliğinden oldu veya bir Yaratıcının iradesiyle yaratıldı. "İkincisi," diyor Jastrow, "İlmi araştırmanın ötesinde, bir inanç meselesidir. Doğru. Ama, diğeri de bir inanç meselesi değil midir? O da, kesin bir delil olmasa bile, bilim adamlarının hayatın kökenine dair söylediklerini doğru kabul etme inancına dayanmıyor mu?"
Reklam
Yaratıcı biz kâinatı anlayabilelim, böylece kendisini tanıyabilelim diye, sebep-sonuç çizgisi içinde yaratmayı irade etmiştir. Yaratanın sonuçları yaratmak için sebeplere ihtiyacı yoktur, ama biz O’nun nasıl yarattığını anlamak için sebeplere muhtacız.
Yoksa, sebepleri Allah’a verip, sonuçları da sebeplere verirsek, o sebeplere de sahip çıkacak başka sebepler çıkar. Sonuçta “Allah bazı şeylerin Hâlıkıdır” bile diyemeyiz. Ya da, olsa olsa, ancak kimi filozofların, kimi ‘mütekellimîn’in ve de Hıristiyan akidesinin kabul ettiği şekilde, Allah’ı ancak 'İlk Muharrik,' 'Müsebbib-i evvel,' 'sebepler arasında Birincisi' olarak tanırız yani aslında yine tanıyamamış oluruz.
Hıristiyanlıktaki mekanik kâinat anlayışı, “Allah sebepleri yapıyor, sebepler de sonuçları yapıyor” demeye gelir.
Hıristiyanlıktaki—güya onu reddeden modern bilimin de aynen tevarüs ettiği—mekanik kâinat anlayışı, işte böyle bir hatayı netice vermiştir. Muharref Hıristiyanlığın kabul ettiği ‘Yaratılış’ bahsine göre, Allah kâinatı altı günde yaratır ve yedinci gün dinlenir. Yani onlara göre, yedinci gün kâinat Allah’ın kudretinin doğrudan taallûkuna ihtiyaç duymadan da işleyebiliyor! Allah kâinatı bir saat zembereği gibi ilk altı günde kurmuş ve ondan sonra-yedinci gün boyunca- kendi kendine çalışmaya bırakmıştır. Hristiyanlara bakarsanız, öyle görünüyor ki, halihazırda yedinci günü yaşıyoruz. Kainat baştan yaratılıp kurulmuş; şimdi ise kendi kendine Allah'ın kudretinin taallûku olmaksızın işliyor. Allah ancak arasıra-mucize göndereceği zaman- kainata müdahale ediyor.
Reklam
Kâinata baktığımızda bizim gördüğümüz, sonucun sebepten sonra oluşudur; sebebin sonucu yaptığı değil.
Sebeplerin sonuçlara bağlanması demek, sonuç ve sebebin beraber olması demektir. Aklın nazarında ikisinin ‘mukarin ve muttasıl,’ yani birbirine yakın ve bitişik gözükmesi demektir. “Sebebiyet ve mukarenet zahirîdir, hakikî değil.” Sebep sırf zahirîdir. Yaratan sonuçları doğrudan doğruya sebeplerle beraber yaratır. Ki, Bediüzzaman’a göre, sebeplere tesir vermek isteyenleri aldatan da bu beraberliktir. O yüzden sebebi sonucun ‘illet’i, yani o sonucun yaratıcı sebebi sanırlar. Oysa, “İktiran ayrıdır, illet ayrıdır.” Yani, beraber olmak ayrıdır; asıl sebep olmak ayrıdır. “İllet, kudret ve irade-i Rabbaniyedir.”
Peki, bilim dinle çatışır mı? Kim ayırdı bu yolları?
Kısacası, aslında herkes Allah’ın varlığını ve de isim ve sıfatlarını kabul ediyor. “Reddediyorum” diyenler de kabul ediyor. Çünkü, şu kâinatta görünen eserlerin ardında, bir düzenleme, bir yapma, bir bilme, bir güç yetirme... fiilinin varlığını herkes görüyor. Sonunda ister Allah’a, ister O’ndan gayrısına versin, bu fiilleri herkes görüyor, herkes biliyor. Bu fiilleri içinde barındıran bir uluhiyet hakikatini herkes tasdik ediyor. İhtilafa, o uluhiyetin kime ait olduğu hususunda düşülüyor.
237 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.