Psikanaliz düş çözümlemesine dayanmaktadır; düş yorumu genç bilimin bugüne kadar başardığı en eksiksiz çalışmadır.
Düş oluşumunda tipik bir durum şöyle betimlenebilir: Günün zihinsel etkinliği sayesinde bir düşünce silsilesi canlanır ve ondan geride kalan bir şey alıkonur, ilginin genel olarak düşüşüyle birlikte -ki bu da uykuyu beraberinde getirmekte ve uyuma eylemi için zihinsel hazırlığı oluşturmaktadır- bu silsile gözden kaçar. Bu düşünce silsilesi gece boyunca, düş görenin ruhsal yaşamında çocukluğundan beri hep var olan, ancak alışılageldiği üzere bastırılan ve bilinçli hayatından dışlanan bilinçsiz arzulardan biriyle bağlantı kurmayı başarır. Bu bilinçsiz destekten ödünç alman güç sayesinde düşünceler, günün kalıntıları tekrar etkinleşebilmekte ve bilinçte düş görünümünde ortaya çıkabilmektedir. Yani burada üç şey olmaktadır:
1) Düşünceler bir dönüşümün, kılık değiştirmenin ve bozuşumun içinden geçer ki bu da bilinçsiz bir işbirlikçinin bundaki payını göstermektedir.
2) Düşünceler onlara erişilemeyecek bir zamanda bilinci işgal etmeyi başarır.
3) Başka koşullarda bunu başarması mümkün olmayan bilinçsiz- olanın bir kısmı bilinçte ortaya çıkar.
Kendimizde fark ettiğimiz ve her zamanki ruhsal yaşamımızla bir türlü ilişkilendiremediğimiz bütün eylem ve söylemlerin başka bir kişiye aitmiş gibi değerlendirilmesi ve ona atfedilen bir ruhsal yaşam aracılığıyla aydınlatılması gerektiğini söylemek zorundayız. Ayrıca kendimiz söz konusu olduğunda ruhsal kabul görmeyen benzer eylemlerin başkaları söz konusu olduğunda pekâlâ yorumlanabileceği, başka bir deyişle ruhsal bağlamın içine yerleştirilebileceği tecrübeyle sabittir. (...) kişinin kendisinin koyduğu özel bir engelle yolundan sapmakta ve doğru bilgiye ulaşmamıza mani olmaktadır.