Riviere orta boylu, esmer ve koyu tenli. Gözlerini karamsar bir tavırla yere indiriyor ve konuşanın yüzüne bakmaya korkar görünüyor. Sorulanlara tek hecelerden oluşan kısa cevaplar veriyor. Çok okuduğunu söylüyor.
Geçmişte Sisara'lara karşı Jael'leri, Holophennos'lara karşı Yudit'leri, Marat'lara karşı Charlotte Corday'leri gördük; şimdi bu mani erkeklere geçmeli artık, kendisini aydınlanma çağı diye adlandıran bu güzel çağda, özgürlük ve şerefe bu kadar düşkün gibi görünen bu millet kadınlara boyun eğiyor, Romalılar çok daha uygardı, Huronlar ve Hottantular, Alquongin'ler, aptal oldukları söylenen bu insanlar çok daha uygardı, onlar kuvveti hiçbir zaman aşağılamadılar, onlar arasında kanunları koyanlar daima vücutça en güçlü olanlarıydı.
“Aman Tanrım ne korkunç bir şey
bu! Aman Tanrım ne korkunç bir şey bu!" diye bağırdığını işittim.
Tam bu sırada "Hepsi öldüler," diye bağırmakta olan tanımadığım başka bir ses duydum.
Muhabere başlarken askerlerine yaptığı konuşma üzerine bir süre düşüncelere daldım: Eğer ilerlersem, demişti, arkamdan gelin, yok geri çekilirsem beni öldürün. Ölürsem intikamımı alın.
Kendisinin çocukluğunda küçük kuşları iki taş arasında ezerek eğlenirken ve öldürmekle tehdit ettiği yaşıtlarını bazı aletlerle kovalarken görüldüğü hatırlanıyor.
Kadınlardan tiksindiği hep fark ediliyordu.