Bir Bilim Adamının Serüveni - Celal Şengör Kitabı

Sefa Kaplan

Bir Bilim Adamının Serüveni - Celal Şengör Kitabı Quotes

You can find Bir Bilim Adamının Serüveni - Celal Şengör Kitabı quotes, Bir Bilim Adamının Serüveni - Celal Şengör Kitabı book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Gulaş vardır ya, Macar yemeği, bizim Yeniçeriler’den ge- len “kul aşı’nı alıp “gulaş” yapmış adamlar. Türlü yemeği gibi düşün. Güvecin içinde her şey var. Amerika’ya gidince ya yalnız tavuk yersin ya da et yersin. Burada her şey var. Ve bu, büyük keyif veriyor bana.
Düşününüz ki, devlet televizyonunuz, "Darwin teorisi çürütüldü" diye uygar ülkedeki ortaokul çocuklarının bile güleceği bir yayın yapıyor ve kimse o kurumun başındaki adamı kulağından tutup defetmiyor. Edemiyor, çünkü aynı kafada iki tane milli eğitim bakanımız olmuş! Yakın zamanda tek bir yabancı dil bilmeyen bir cumhurbaşkanımız vardı. Şimdi gene tek bir yabancı dil bilmeyen bir başbakanımız var. Böyle bir ülke olabilir mi? Olduğu zaman buna katlanılabilir mi? Resmi devlet kanallarının alenen yalan söylediği bir ülkede nasıl güven içinde yaşayabilirsiniz?
Sayfa 543Kitabı okudu
Reklam
Bu arada Fransa’da çok eğlendim. O iki ay içerisinde, Olivier’nin evinde çok kaldım. Yine bir gün onunla oturuyoruz, Kari Popper’den bahsettik. Olivier, “Sen Popper’i nereden tanıyorsun?” dedi. “Ne demek, herkesin bildiği biri” dedim ben de. “Hayır, Fransa’da bile çok az kişi bilir” dedi. Meğer Popper, Olivier’nin babasının iyi dostuymuş.Olivier’nın babası 1964 Nobel ödülü sahibi biyolog Jac- ques Monod. Ben onun oğluyla ahbabım. Olivier yatağının altından bir kutu çıkardı. Siyah bir kutu. Babası ile Popper’in mektuplarıydı. Yatağın altında duruyordu. Fransa gibi bir yerde olmanın ne anlama geldiği o zaman birdenbire kafana dank ediyor. Uygar bir ülkede olmak böyle bir şey demek iş- te. Bir kültür atmosferinin içinde nefes alıp veriyorsun. Ama Türkiye fakirhane. Türkler ellerindeki nimeti de yok ederek fakirleşmişler iyice. Mesela İstanbul’un büyük kültüründen bahsettim sana. Sen de bana, “Bugün İstanbul’da yaşayan adamlara bakın” dedin. Evet, farkında bile değiller nerede yaşadıklarının. Birbirleriyle karışmayan iki sıvı gibi İstanbul ve onun içinde yaşayan nüfus.
Daha ileriyi görebiliyorsam devlerin omuzlarında durduğum içindir.
Türk üniversite sistemini, Teknik Üniversite’yi, beni anla- mak istiyorsan Cengiz Bey’le konuşman şart. Cengiz Bey abi- devi bir adamdır. Biz geldiğimiz zaman onu yapacağız, bunu yapacağız, diyorduk. Cengiz Bey, “Bakın kardeşim, pek çok şeyi yapamayacaksınız ama bu teşebbüs etmeyin demek de- ğildir. Şunu unutmayın, halkın kültürü belli bir düzeye gel- meden bazı şeyleri kabul ettiremezsiniz. Onun için o kültürü yükseltmeye bakmak lazım. Siz bir taraftan çalışın, ama yap- tıklarınızın halk kültürü üzerindeki etkileri hep aklınızın bir tarafında dursun” dedi
“Araba emrinizde, kimi isterseniz onu alın, ama sizden bir istirhamim var, biz eşimle beraber sizi akşam yemeğine davet etmek istiyoruz” dedim. Çok memnun oldu. Bir akşam yemeği için Prof. Beloussov’la anlaştık. Cevdet onu aldı, dolaştılar, alışve- rişe falan gitmişler, Cevdet biraz da İstanbul’u tanıtmış.Sonra Beloussov eve geldi. Çok sıcak bir yazdı, unutmu- yorum. Toplantıda gördüğümde Beloussov’un üzerinde kısa kollu, göğsü bağrı açık bir gömlek vardı. Akşam bir geldi, grand-tuvalet takım elbise giymiş, dantelli bir mendil vardı cebinde. Bu adam bir aristokrat çocuğu. Beş, altı dil biliyor. Dadılarla falan büyümüş ihtilalden önce. Oya kapıyı açtı. Be- loussov Oya’nın elini öpme teşebbüsünde bulundu, tabii Oya şaşırdı, ne yapıyor diye. — Sizin tepkiniz ne oldu? — Ben de Prof. Beloussov’a, latife ederek “Bu Amerika’da büyümüş bir barbar, kusura bakmayın” dedim. Fakat Belo- ussov eşim hakkında böyle bir latife yapmama çok kızdı, bu centilmenliğe sığmaz, dedi. Dedim ya, adam aristokrat bir ai- lenin çocuğu, görgüsü benimkinden çok üstün.
Reklam
146 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.