Kitap Yorumu//Bir Cinayetin Psikanalizi-Jes Rubenfeld
.
Yıl 1900 ler. Almanya’dan Amerika’ya De. Stratham Younger tarafından davet edilen Freud ve hem öğrencisi hem de gizli rakibi Jung bir cinayeti psikanalist olarak çözmek için New York’a giderler. Zengin bir semtte çok güzel bir kadın öldürülmüş. Başka güzel kadın ise katilin elinden kıl payı kurtulmuş, fakat anın verdiği şok ile hiçbir şey hatırlamıyor. Yani canımız Freud babamızdan bu olayı çözmesi isteniyor.
.
Bir Psikolojik danışmanlık ve rehberlik (PDR) mezunu olarak Freud bende herzaman farklı bir yeri olan bir bilim adamıdır. Ayrı bir düşünme sistemi ve bakış açısı vardır. Kadınlara olan aşağılayıcı görüşünden çok hoşlanmasam da dönemin toplumsal cinsiyet algısına vererek yine de Freud’un çalışmalarını beğendiğimi söyleyebilirim. Bu romanda da Freud’un çalışmalarına yapılan atıfın yanında, aslında Freud’un varisi ve oğlu saydığı fakat kendisini yüzüstü bırakan öğrencisi Carl Gustav Jung ile olan ilişkisine de bir bakış sunulmuş. İlişkileri romanlaştırılarak yansıtılmış bu da en hoşuma giden tarafı oldu aslında.
.
Bu arada güzel bir anektod da ekleyeyim şuraya. Freud Amerika’dan döndükten sonra Amerikalılara vahşiler diye hitap etmiş ve orda bir travma yaşadığı yönünde iddiaları olmuştur. Hatta bazı fiziksel hastalıkları konusunda da Amerika’yı suçlamıştır. Ben bunun nedenini orada yaşamış olduğu duygusal çöküntüye bağlıyorum. Yani Jung’a. En güvendiği, çalışmalarını emanet edeceği kişinin ona sırt dönmesi Freud’ta tamiri çok zor yaralar açmıştır.
