●Yakın tarihimizde yaşanan birçok olaya tanık olan bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu coğrafya yüzleşilmemiş, ders çıkarılmamış olaylarla dolu. Bu olayların edebiyata yansıması da bir o kadar geç olmuştur. Olayların tanıkları, olayı yaşayanlar bu acıları kağıda çok dökmemişler; bir yürek yangını olarak hep içlerinde yaşamışlardır. Bazen gözyaşı, bazen
"Bu senin için sevgilim.
Sokaklarda yağmur altında sırılsıklam ıslanmayı özledim.
Şimdi hasretinle ıslanıyorum yalnızlığımda.
Yağmurun ve senin özlemin için."
Şu anda içinde bulunduğu belirsizliğin en azından ilk duruşmaya kadar netleşmesi içini ferahlatmıştı. Aklına bir Uzakdoğu deyişi geldi. Uzakdoğu'da birine kızınca söyle denilirmiş, "Tanrı seni belirsiz ortamlarda bulundursun."
Günümüz insanlarının aşk ile konfor arasında bir tercih yapmaları gerektiğinde varlığı, konforu seçtiği çok açıktı. O nedenle bu toplumda "Aşk karın doyurmuyor " lafı gençlerin kulağına çocukluğundan itibaren üfürülüyordu...
Bu korkunç bir acıydı ama bir şeyi öğrenmiştim, acı ögrenilebilen ve katlanabilen bir şeydi. Resmen acımı sevmeye, ona alışmaya başlamıştım. Acınızı severseniz, onunla barışırsanız, üzerinizdeki yükü hafifletir...
Konuşmak bazen sözcüklerden daha öte, anın büyüsünü bozabiliyor. Susmanın güçlü belirsizliği, karşındakinde bakışların bıraktığı sis perdesi... Konuşmak bazen öldürücüdür. O senin duygularını, düşüncelerini anlayama çalışırken seni yeniden üretir. Aşkı yeniden üretmek!
Saat kaçtı, zaman var mıydı o an, dünya dönüyor muydu, dışarıda rüzgar hangi yaprağın hışırtısının masalını okuyordu, hiçbirinin önemi yoktu. Her şey benimle birlikte güzeldi. Ben varsam her şey vardı, ben yoksam hiçbir şey yoktu...
"İşte hayatın şaşırtıcı kesişmesi de burada zaten. Bazılarımız kader diyor, bazılarımız tesadüf. Kim ne derse desin, olanı ve olacak olanı değiştiremiyoruz. O mutlak oluyor."