Yeni bütçe dolayısıyla istatistikleri karıştırıyorum bu günlerde. Sayılara bakıyorum. Tıpkı Osmanlı'nın son günleri... Sığınmışlar düvelimuazzamaya. Ağzının içine, eline bakıyorlar. Süründürmeye bayılıyor onlar da... Ne ondurur, ne güldürürler. Yüz yıla yakın var ki, ülkede dönemselleşti bu. Tam böyle anlarda, birilerinin ayranı kabarır. Duman ederler ortalığı... Vatan, millet derken bir bakarsınız eski hırsızlar yine yerlerini almışlar. Bir tür oyun. Tefeci-bezirgân, finans-kapital ortaklığının indi bindi oyunu.
Ne güzel; boğulup gitmişim. Sessizce... Ayaklarım da yüzüp duruyor derinlerde. Bu başım ne güzel kurtulmuş. Suların altında, boğuk, batık. Ötelerden seslerle bir titreşim başladı önce..
Baba'nın bir sözü geldi aklına : " Taşları sürekli dönen bir değirmendir kafa dediğin, ya evlat, arasına bir şey koymadın mı kendi kendini öğütür, sakatlanır. Ya evlat! "
Kimse bir şey beklemez bu ülkede. Herkes kendi dümeninde, yoluna bakıyor. Beyoğlu'na kaldı Türkiye için bir şey beklemek!.. Beyoğlu Rasim demek! Rasim ne bekler; çıkarını, vurgunu.