Yolculuk saati yaklaştı, yollarımız burada ayrılıyor. Benim ölüm saatim çaldı, sen ise yaşama gidiyorsun. Hangisinin iyi olduğunu yalnızca Tanrı bilir.
"Aşk birlikte yalnızca yatağın paylaşılmadığı; ortak bir hayalin de paylaşıldığı bir dostluktur. Ben birlikte mutlu olacağım bir kadın istemiyorum. Dünya birlikte mutlu olunan kadınlarla doludur; eğer istediğimiz mutluluksa..."
"Alışkanlık hastalıkların en sinsisidir. Çünkü her mutsuzluğu, her acıyı, her ölümü farkına vardırmadan bize kabul ettirir. Alışkanlık sonucudur ki; nefret ettiğimiz insanların yanında yaşar, haksızlıklara katlanır; acıya ve yalnızlığa boyun eğeriz.
Alışkanlık zehirlerin en korkuncudur. Çünkü içimize yavaş yavaş, sessizce girer ve farkettiğimiz anda her dokumuz buna uyum sağlamış, her davranışımız şartlanmış ve bunu iyileştirecek ilaç, artık bulunamaz olur..."
"Savaşta bazı sorular sorulmaz. Savaşta silah çekilir ve kurşun kime isabet ederse eder. Savaşta düşman bir insan değildir. Nişangah içine alınacak bir nesnedir o kadar. Eğer yanında masum biri; bir çocuk varsa çaresiz.. Çaresiz mi? Haksızlıklara karşı haksızlıkla savaşılır mı? Dökülen kana karşı kan dökülür mü? Hayır, bu bir çare değildir. Zaten daha derin düşününce savaş örneğine başvurmanın da doğru olmadığı görülür. Savaş kavramından daha budalaca; daha gerici bir kavram yoktur."
'Yolculuk' şiirindeki yolculuk sözcüğüyle yaşamı kastediyordun. Gemi de sendin. Hiçbir zaman demir atmayacak bir gemi. sevgilerin, isteklerin, hakedilmiş bir dinlenmenin atılmamış demiri. Çünkü sen düşleri izlemekten hiç vazgecmeyecek bir insandın. Ne düşü olduğunu sorsam belki bilemeyeceksin. Bugün adı özgürlük olan bir düştür, yarın adı gerçek olan bir düş olacaktır. Gerçek hedefler olması ya da olmaması önemli değildi. Önemli olan ışığını ,serabını izlemekti.
" loannidis, sen bir orospu çocuğusun. Popadopoulus' un beni öldürecek kadar cesareti yoktu, doğru, ama senin de beni tutuklatacak cesaretin yok. Bir hata yapıyorsun Loannidis, hata yapıyorsun. Çünkü sana kan işeteceğim Loannidis, kan.
Kahramanın öyküsü, onu dünyaya ilan eden çok önemli davranışlarıyla noktalanmış olmaz.Gerek efsnelerde gerekse yaşamda ,olağanüstü davranış ,serüven ancak başlangıcı ,büyük görevin ilk adımdır.Bunu büyük sınavlar dönemi izler.Ardindan sessizlik içindeki köye ya da başka bi deyişle olağan yaşam günlerine dönüş başlar. Büyük sınavlar en uzun ,belki de en zorlu dönemdir.Şu bakımdan :Kahraman tam olarak kendi haline terkedilmiş ,karşı koymama duygusuna kapılmış ve her şey aleyhine alışmaya başlamıştır. Başkalarınca unutulmak yarınsız bir yalnızlık, acılı günlerin teldüze akıp gidişi ikinci sınavı atlatmaz da yenik düşerse ,kahramanı kahraman yapan olağanüstü davranış silinip gider .
Zaten bu ses; iki kolu, iki bacağı, kendilerine ait bir düşüncesi olan insani varlıklardan çıkmıyor, hiçbir düşüncesi olmayan devasa bir yaratıktan, bir ahtapottan, kalabalıktan çıkıyordu.