Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Kimlik Peşinde Türkiye

Feroz Ahmad

Bir Kimlik Peşinde Türkiye Gönderileri

Bir Kimlik Peşinde Türkiye kitaplarını, Bir Kimlik Peşinde Türkiye sözleri ve alıntılarını, Bir Kimlik Peşinde Türkiye yazarlarını, Bir Kimlik Peşinde Türkiye yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
259 syf.
9/10 puan verdi
·
23 saatte okudu
Bir Kimlik Peşinde Türkiye
Osmanlının son döneminden kitabın yazıldığı döneme kadar olan sürecin değerlendirmesi yapılmış. Olaylar yüzeysel olarak ayrıntılara girilmeden anlatılmış. Özellikle son 50 yıl içinde olan gelişmeler çok ilgi çekici. İçinde yaşarken birçok şey gözden kaçıyormuş gibi.. kronolojik olarak bakınca yaşananlara....
Bir Kimlik Peşinde Türkiye
Bir Kimlik Peşinde TürkiyeFeroz Ahmad · İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları · 2014134 okunma
Atatürk
Turkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olarak geçirdiği on beş yıl içinde Atatürk yeni bir kimlik edinmiş ve kendi kendine yeterli ve bağımsız bir millet yaratmayı başarmıştı. Bir ülkeyi yarı feodal, kırsal temellerinden çağdaş bir endüstri ekonomisine dönüştürme projesini başlatmıştı. Tüm ulusun enerjisi yurt içinde gelişmeye odaklanmışken Türkiye'nin dış politikası da statükoyu korumak üzerine kurulmuştu. 1923`te Cumhuriyet kurulduğunda. Türkiye kibrit gibi basit bir şeyi bile üretemez durumdaydı. Ancak, 1930'ların ortalarına gelindiğinde, fabrikalar tekstil ürünleri, şeker, kâğıt ve çimento üretiyordu; bir İngiliz firması demir-çelik sanayiini kurma aşamasındaydı. Demiryolları gibi yabancı sahipli işletmeler, her ne kadar 'kamulaştrma" yerine "devletleştirme" terimi seçilmiş olsa da, devlet tarafından satın alınıp kamulaştırılmıştı.
Reklam
Kemalizm
Kemalistler ise, toptan bir toplumsal, ekonomik ve siyasi dönüşüm istiyorlardi. Devleti artık geleneksel toplum kuralları ve sembolleriyle yönetmek istemiyor, Türkiye'yi 20. yüzyılda hızla ilerletecek yeni, laik bir ideoloji yaratmak istiyorlardı. Kemalistler, Batının materyalizmini, teknolojisini, modern silahlarını, fikirleriyle beraber benimsemek, böylelikle toplumu, kelimenin en geniş anlamında, dönüştürmek istiyorlardı. Bu, dinin devletten ayrıldığı değil, devletçe kontrol edildiği bir laik toplum yaratmak demekti. Onlar için çağdaşlık ekonomik ve toplumsal boyutlarla birlikte siyaseti ve kültürü de içeren geniş bir bütünlüktü. Geleneksel, ataerkil toplumlarını kökten ıslah ederek hem çağdaşlığı hem çağdaşlaşmayı başarmak istiyorlardı.1923 sonrası Kemalizm'in siciline bakarsak rejimin gelenekselcilikten baş döndürücü bir hızla modernliğe doğru ilerlediğini görürüz.
1. Dünya Savaşı öncesi
Osmanlıların Balkan Savaşı süresince ve sonrasında diplomasi alanında dışlanmasından beri İttihadçılar Avrupa 'daki iki bloktan biriyle ittifak kurmaları gerektiğine karar vermişlerdi. Bu ya İngiltere, Fransa ve Rusya'dan oluşan Üçlü itilaf olacaktı veya Almanya, Avusturya ve İtalya' 'dan kurulu olan Üçlü İttifak. İttihatçılar Üçlü İtilafı tercih ederek sırasıyla İngiltere, Fransa ve Rusya'ya yanaştılar, ancak bunların her biri tarafindan geri çevrildiler. Almanya da Balkan Savaşı'ndaki Osmanhlar'ın başarısızlıkları sonrasında Istanbul'la bir ittifaka girmekte aynı derecede kararsızdı; Osmanlılar hem askerî hem diplomatik bir yük olmaya adaydı. Ancak Haziran 1914'te Avusturya-Sırbistan savaşının çıkmasından sonra, Berlin, bir Osmanlı işbirliğinden kazanacağı şeylerin kaybedeceklerinden daha fazla olduğunu hesapladı. Berlin ancak savaşa gireceğinden kesinlikle emin olduğu zaman İstanbul’a yöneldi.
Harekat Ordusu
Bu arada, meşrutiyete bağlı subaylar 'Hareket Ordusu' adı altında bir kuvvet oluşturarak, başkentte düzeni sağlamak ve asileri cezalandirmak üzere Selânik'ten yola çıktılar. Hareket Ordusu'na siyasetin dışında kalan ve sert disipliniyle tanınan bir asker olan Mahmud Şevket Paşa komuta ediyordu. Kendine gelen ve anayasanın yürürlükte olduğunu, her şeyin bir kez düzen yerine oturdu mu, iyiye gideceğini söyleyen heyet tarafından yapılan hareketten vazgeçme teklifini reddetti. Başkente girdi ve 24 Nisan`da kısa bir çatışma sonrası şehri ele geçirdi. Bu arada, Meclis-i Ayan ve Meclis-i Mebusan Meclis-i Umumi-i Milli adı altında şehrin dışında Marmara kıyısında bir Rum köyü olan Ayastefanos'ta (Yeşilköy'de) 22 Nisan 1909'da toplandı. Bunlar, meşrutiyeti teminat altına alarak Sultan II. Abdülhamid`i tahttan indirme kararı aldılar ve bu Meclis kararı da şeyhülislâmın bir fetvasıyla onaylandı.
2. Abdülhamid dönemi
Ticaret, tarm ürünleri ve madenlerin ihracından faydalanmaya başladı. Öte yandan, korunmayan sanayi Avrupa 'dan gelen ithal ürünlere karşı rekabet edemedi. Bu sebeple, endüstri kısıtlı ve yerel ölçekliydi; zanaatkârlar deri, cam, kumaş, ve kağıt ve halı dokuması üretimi gibi işler üzerinde yoğunlaşıyorlardı. Sonuç olarak, Osmanlı endüstrisi azgelişmiş kaldı ve ancak Cumhuriyet döneminde sanayileşmeye yönelik önlemler alndı. Abdülhamid'in eğitim reformları en önemli reformlar oldu, ancak bunlar aynı zamanda rejimin zayıflamasına da yol açtı. Padişah bu reformları başlatarak adeta kendi mezarını kazdı. Böylelikle Müslüman nüfus arasında eğitim önemli ölçüde genişlerken yine de gayri-Müslimler arasındaki hıza yetişemedi. Ortaokul ve lise eğitimine önem verilirken ilköğretim ihmal edildi, böylece de genel cehalet oranı yüksek kaldı. Ancak şehirli alt-orta sınıf üyeleri için özellikle askeri ve bürokratik kariyer amaçlı laik eğitim, sınıf atlama aracına dönüştü. Hamidiye dönemi okulları, alt-orta sınıf mensuplarına askeri okullara girerek sınıf atlama imkânı tanıdı.
Reklam
1971 başında Türkiye tam bir kargaşa içindeydi. Solcu militan öğrenciler bankaları soyuyor, Amerikan askerlerini kaçırıyor ve Amerikan hedeflerine saldırıyordu.
Sayfa 142 - PdfKitabı okudu
İnönü 1950’de partisi seçimi kaybettiğinde siyâset yaşamından çekilseydi Türkiye’nin tarihi farklı bir yön alabilirdi.
Sayfa 116 - PdfKitabı okudu
Demokratlar kendilerini toplumlarını anlayan ve halk için en iyinin ne olduğunu bilen toplumsal mühendisler olarak görüyorlardı ki bu, Kemalist ‘Halk için, halka rağmen’ düsturuyla uyumluydux CHP’nin Türkiye’nin kuruluş yıllarında çok büyük bir hizmet gerçekleştirdiğini ama artık anakronizme düştüğünü, halkla ve ihtiyaçlarıyla temas hâlinde olmadığını düşünüyorlardı. Muhalefetteki CHP’nin, dolayısıyla artık resmî muhalefet rolünü oynayarak Türk ekonomisini ve toplumu Demokrat Parti tarafından dönüştürülürken seyretmesini istiyorlardı. Demokrat Parti’den daha fazla din özgürlüğü isteyerek ayrılan bir hizbin 1948’de kurduğu Millet Partisi’ne gelince, onlar da artık gereksizdi, çünkü DP dinî faaliyetleri serbestleştirecek, Türk halkının manevî ihtiyaçlarını karşılayacak yasalar çıkaracaktı. 16 Haziran 1950’de, iktidara geldikten yaklaşık bir ay sonra, ezanın yeniden Arapça okunmasını mümkün kılan bir yasa çıkardılar, çünkü ezan Haziran 1941’den beri Türkçe okunmaktaydı. Demokratlar ayrıca anyasa metninin dilini de Osmanlıca’ya yaklaştırarak Atatürk döneminin güncellenmiş Türkçe’sinden uzağa çektiler ve Türkiye’nin Osmanlı geçmişiyle yakınlaşmaya başladılar. Hâkim olmaya başlayan Soğuk Savaş ve anti-komünizm havasında, soldaki tüm partiler yasadışı ilân edildi, bunların önemli üyeleri ya hapsedildi ya da sürüldü. Komünist bir şair olan Nâzım Hikmet ülkeden kaçıp Sovyet blokunda yaşamak zorunda kalırken, solcu yazar Sabahattin Aki, CHP iktidarının son yıllarında devletin istihbarat birimlerinin içinde olduğu iddia edilen tertip sonucunda bir kaçakçı tarafından öldürüldü.
Sayfa 114 - PdfKitabı okudu
669 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.