Onun güçsüzlüğüne utanılacak bir şey olarak bakmamak gerek; uçmak gereksinimi de güçsüzlükten kaynaklanmaz mı, uçmak bocalamak, kararsızca kanat çırpmaktan başka nedir?
Zayıf düşmüş, ateşi olmayan, ne soğuk, ne sıcak bir vücut; boş bakışlarla yorganın altında çırılçıplak doğruluyor delikanlı, boynuma asılarak kulağıma fısıldıyor:
“Bırakın beni, öleyim doktor!..”
Sonu ne olacak diye boş yere soruyorum kendime. Ölebilir mi hani? Ölen her şeyin daha önceden bir çeşit amacı, bir çeşit etkinliği olmuş, bunlara sürtüne sürtüne yıpranmıştır, ama odradek'te yok böyle birşey. Yani ilerde bir gün çocuklarımın ve torunlarımın ayaklarının önü sıra, ardından iplikleri sürükleyerek, teker teker merdivenlerden yuvarlanacak mı aşağı? Şüphesiz kimseye bir zararı yok; ama bir de beni gömebileceği aklıma geldi mi, fena oluyorum.