Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Sürekli İlkbahar

Louis Aragon

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
hazdan bıktığımız an her şey nasıl da hiçleşir!
Ben, okulcu ve duruk olmayan, çoktan kabuğu soyulmuş, parlatılmış, sindirilmiş olgularla yetinmeyen yeni olgularla ilgilenen; evrim geçirmeye hazır ve gelişirken, alışılmışın dışında kalan gerçekleri inceleyebilmek üzere değişen; güçlükleri ortak bir paydada toplamayan; onu alıp yerleşik bir kalıba oturtmayan, tersine, olaya öncülük etmek üzere ortaya çıkan bir gerçekçilik; dünyanın değişmesine yardım eden, yüreğimize su serpmek yerine bizi uyandıran ve zaman zaman, salt bu yüzden insanı tedirgin eden, açık bir gerçekçilik istiyorum.
Reklam
hafiflik ve öykünmenin bir delikanlıyı en iyi duygularından bile utandırdığı nankör çağdaydım: Tanrının en güzel verilerinin, arı sevinin. çocuksu duygulanımların kumlar üstüne saçıldığı, dünyanın esintisine kapılıp gittiği acımasız çağda. Arkadaşlarımın hastalıklı, alaycı kendini beğenmişlikleri sık sık içimdeki gizli, canlı sevecenlikle çatışıyordu. Yürek acılarımla üzüntülerimin kaynağı olan kişinin toplumsal konumunu ve adını yüzüm kızarmadan, alay konusu olmadan açıklayamazdım...
Nazım, senden bana ilk kez 1934’te söz ettiler, sen hapisteydin, o zaman bir şeyler yazabildim. Dostluğumuz otuz yıl bile sür­meyecekti. Ne de az, otuz yıl. 1950'de bizler, Türk halkı ve dünyanın dört bir yanındaki ozanlar seni hapisten kurtardığımız zaman, bir on dört temmuz günü, dos­doğru yaşamın içine daldın. Ama bu yıl, sabırsızlı­ğından, temmuzu bekleyemedin... Demir parmaklık dışında onüç yıl, ya da ona yakın bir şey, kırksekizinden altmışbirine dek, güzel bir yaşam. Onüç yıl, hatırı sayılır bir şey. Hapishane dışında öldün, bu da bir şey. Ama öldün. Bu düşünceye alıştıracağız kendimizi.
Bir sürekli ilkbahar... diyor Antonius. Bense insanın görüp göremeyeceğini bilemeden bir sonraki baharı beklediği çağa geldim. İnsan yaşlandıkça zamanın akışı değişiyor, şimdi artık zaman büyük bir hızla akıp gidiyor sanki, ve insan, gençlik dediğimiz günlerin yoğunluğunu, yaşamın o olağanüstü yavaşlığını bulamadığı için acı çekiyor.
Nazım Hikmet için
Nazım, senden bana ilk kez 1934'te söz ettiler, sen hapisteydin, o zaman bir şeyler yazabildim. Dostluğumuz otuz yıl bile sürmeyecekti. Ne de az, otuz yıl. 1950'de bizler, Türk halkı ve dünyanın dört bir yanındaki ozanlar seni hapisten kurtardığımız zaman, bir on dört temmuz günü, dosdoğru yaşamın içine daldın. Ama bu yıl, sabırsızlığından, temmuzu bekleyemedin... Demir parmaklık dışında onüç yıl, ya da ona yakın bir şey, kırksekizinden altmışbirine dek, güzel bir yaşam. Onüç yıl, hatırı sayılır bir şey. Hapishane dışında öldün, bu da bir şey. Ama öldün. Bu düşünceye alıştıracağız kendimizi. İnsan Manzaraları'nı sensiz kafamızda canlandırmaya çalışacağız... Senin deyişinle, manzarayı, şu uçsuz bucaksız hayat'ı ağacın biri olmadan tasarlamaya uğraşacağız...
Reklam
Şeytansı güzellik... gençliği bize iblis gibi göstermek istiyorlar, aynaya bakınca kederlenenler için böylesi daha gönül rahatlatıcı çünkü.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.