Bir Yıl, genç bir kadının “anımsamadığı” bir olay sonrası aniden, hesapsızca yaşadığı şehri bırakarak “gitme”siyle başlıyor. Girişte yazdığım gibi, biz her zaman “gitmek” isteriz ya, kitabın ilk sayfalarında bunun ne kadar basit olduğunu okuyorsunuz Victoire’da, haritayı eline alıp rastgele bir tren seçerek, cepte biraz parayla… Sayfalar ilerledikçe aslında bunun gitmek değil de “kaçmak,” hatta “kaybolmak” olduğunu anlıyorsunuz. Victoire kayboldukça, okuru da içine çekiyor, bir yandan da aslında hiçbir şeyin basit olmadığını görüyorsunuz.