"Tren raylarını severim. Bağımsızlığı, gidebilmeyi, kalmak zorunda olmamayı, uymak zorunda olmamayı anımsatır. Tren rayları bir tür bağımsızlıktır benim için," diyordu Tezer Özlü. Ne çok sıkılmıştım kalmaktan, bağlı olmaktan.
Belki onca siyah kumun yanında beyaz kumlar belli olmuyordu. Belki de siyah kumların altında kalmıştı o beyaz kumlar, ama işte oradaydılar. Bakmasını, eşmesini bilirsek bize kendilerini gösteriyorlardı.
Bir yolda binlerce ihtimal vardı. Yolu güzel kılan da buydu. O ihtimallerin tahmin edilemez olması... Bu ihtimallerin içinde hangi hayata uzanabileceğini bilememen. Belki de yolun cazibesi buradan geliyordu.