Bahsi geçen zanaatkâr ; ne bir bakırcı ustası, ne bir çarık ustası, ne marangoz ne de kuyumcu... Stefan Zweig'ın diğerlerine nazaran gölgede kalmış bu eserinde zanaatkâr olarak bahsettiği kişi " bir hırsız!".
Zweig, psikolojik tahlillerinde sıradan durumlardaki ince ayrıntıları öyle gerçekçi tasvir eder ki o duyguları yaşatır sizlere. Bu eserde de bir hırsızla özdeşim kuracak, karakteri yaşarken bulacaksınız kendinizi.
Zanaatkar demiş çünkü ; zamanlama konusundaki dakikliğinin, hareketlerinde en ufak hataya mahal vermeyecek şekilde planlı ve dikkatli olması gerektiğinin, doğru seçimler yapmasının hayati önemini, harcadığı zamanı, tüm bunları gerçekleştirirken hissettiği gerilim ve heyecanı duyumsatır okuyucuya.
Alt mesajda ise "İnsanı bu suça düşüren sebepler nelerdir? Bir suçlu sadece yaptığı suçuyla mı değerlendirilmeli yoksa onu bu suça iten insani zayıflıkları ve muhtaç olduğu imkanlardan yoksun bırakılması da hesaba katılmalı mı?, Ben aynı duruma düşseydim bu suça meyleder miydim? " gibi sorgulamalara itiyor.
Şu alıntıyla sonlandırayım:
"... Çünkü biz insanlar böyleyiz işte! İş sefalet boyutuna veya kritik bir noktaya varana dek hepimiz son derece ince ruhlu ve sözde eli açığız. Fakat bir insanı diğerinden ayıran o ince çizgiyi geçme veya onun için bir girişimde bulunma konusunda, söz konusu darda kalan biri bile olsa, cesaretsiz ve aciziz. "
Keyifli okumalar. ;)