BİRİ, HİÇBİRİ, BİNLERCESİ
"Ne o aşkım, burnunun eğriliğine mi bakıyorsun"
Moscarda'nın tüm hayatı, karısının bir gün kendisine sorduğu ve burnunun eğriliğinden dem vurduğu o basit soruyla altüst oluyor. Kendisinden başlayarak tüm yaşamını acımasızca sorguluyor ve kendini yeniden bulmak için kendini parçalara bölüyor. (Arka kapak yazısı)
Kimiz?
Kendimizi gördüğümüz gibi miyiz yoksa başkalarının bizi gördüğünden mi ibaretiz?
İnsan bir hiç midir?
''Eğer başkalarının gözünde bugüne dek olduğuna inandığım kişi değilsem, kimdim ben?'' (S21)
Bu cümleyi okuduktan sonra tavanı izleyip bu cümle üzerine uzun uzun düşündüm. Sorgulatan eserler seviyorum.
Bu kitapta en sevdiğim şeylerden biri de anlatım tarzının mizahi olması ve bana Dostoyevski'nin Öteki eserini anımsatması oldu. Moscarda sadece burnu üzerinden bize tüm insanlığı öyle güzel anlatmış ki yazara hayran olmamak elde değil. Moscarda eşinin söylediği şey üzerine kendiyle konusurken onu dinledim ve anlamaya çalıştım. Bahsettiği şeyler bana öyle mantıklı geldi ki yaşadıgım benzer birçok olayı düşündüm.
..."Sizler kendinizi bana değil size ait bir yöntemle tanıyor, duyuyor, görmek istiyor ve işte yine sizinkinin doğru, benimkininse yanlış olduğuna inanıyorsunuz.’’
Gerçekten insanların bizim ile ilgili düşünceleriyle o kadar çok meşgul oluyoruz ve onların fikirlerine o kadar çok maruz kalıyoruz ki kendimizi unutuyoruz. Kendimiz için yaşamayı öğrenmek için bu kitap çok etkili olabilir.
Herkese şiddetle tavsiye ediyorum son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan biriydi.