Şimdi ben nasıl anlatsam bu kitabı gerçekten bilmiyorum. İçimde bir hüzün... Kitabın son cümlesini okudum. Kitabı kapattım ve yazıyorum. Özellikle son 2 sayfa beni mahvetti... Cem Karaca'nın "İşçisin sen! İşçi kal..."ı yankılanıyor kulaklarımda...
Kitaba başlamadan önce fikir edinmek amacıyla birkaç inceleme okumuştum. Kitabı sıkıcı bulanlar, beğenmeyenler de vardı. Sıkıcı bulanların nasıl sıkıcı bulduğuna dair hiçbir fikrim yok. Tabi herkesin görüşüne saygım sonsuz. Bir "grev", "başkaldırı" ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi bana göre. John Steinbeck'in dilini, anlatışını zaten çok seviyorum. Bu kitapta da düşüncem değişmedi.
Bundan önce de böyleydi. Günümüzde de böyle. Bundan sonra da böyle devam edecek... Sistem hep aynı... Emeğinin hakkı verilmeyen emekçiler! Emekçiyi sömüren, kendisi hep daha çok kazanan, bencil işverenler! İnsanlar sadece karın tokluğuna susmaya alışmış, başına gelebileceklere korkuyor ve hakkını arayamıyor. Bu düzen böyle gelmiş böyle gidiyor.. Ne kadar grevler olsa da başkaldırılar olsa da değişmiyor, değişemiyor. Güçlü hep daha güçlü. Zengin hep daha zengin! Emek verenler ise kabullenmiş, yaşayabildiklerine şükrediyolar sadece.
Keşke herkesin hakkını aldığı, emeğinin karşılığını aldığı bir dünya olabilseydi. Ama gerçekten hiç umudum yok. Teşekkürler Steinbeck bu konulara değindiğin ve çarpıcı bir şekilde dile getirdiğin için.
Okunmalı...
Kitapla kalın hoşçakalın... :)