Hayatta aynı anda birden fazla sorunla mücadele ederiz. Bizler, “Ben sadece şu problemle mücadele ederim geri kalanları ile mücadele etmem.” Diyemeyiz. Çünkü hepsi bizim problemimizdir. Aynı anda hem ders çalışmakla hem genel kültür bilgimizi arttırmakla, hem sosyal faaliyetlere katılmakla hem anne babamızın hizmet ve taleplerini yerine getirmekle hem de kulluk vazifelerimizi yerine getirmekle yükümlüyüz. Bunların üstesinden gelmeliyiz, gelebiliriz de. Zira Allah (cc), insana güç yetiremeyeceği şeyi yüklemez.
Şükür, Yüce Allah'ın bize verdiği sayısız nimetler sebebiyle O’na şükranlarımızı sunmamız anlamına gelir. Maddi ve manevi sahip olduğumuz her şeye karşı farkındalığımızın artması, bunların kadir kıymetini bilmemiz ancak nimetlere şükretmemizle mümkün olur.
Kişinin hem kendisiyle hem diğerleriyle hem hayatla hem de Cenab-ı Allah'la kurduğu ilişkide maddi-manevi her başarının sırrı, sabırlı olmaktır. Bu kavramın yanlış kavrayış sonucu pasif bir içeriğe sahip hale getirilmesi, belki de pek çok başarının elden kaçmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle en az sabretmek kadar önemli olan, sabrın mahiyetini doğru kavramamızdır.
Ölüm bizim için bu dünya hayatının geçici olduğunu gösterir. Geçici bir dünyada bulunuşumuzun bir gayesi vardır. Bu gaye, yaratıcımız olan Allah'ın rızasına uygun bir hayat yaşamaktadır. Bu hayat var oluşumuzun doğurduğu sorumluluk üzerine kurulur. Ölüm bilincimiz var oluşumuzdan kaynaklanan bu sorumluluklarımızı ertelememizi engeller. Diğer taraftan ölümün varlığı bu dünyada geçiciliğinin ve ölümden sonraki ahiret hayatının bir habercisidir.