Kimi zaman hiç uyunmamış geceler ertesinde, pazartesiler cuma oluyor, cumalar pazartesi. aylar geçiyor, değişiyor mevsimler; Hiç yaşanmamışlar gibi. Oysa ne çok sene birikti ardımda. Bilmiyorum ki, birikecek mi bir bu kadar daha? Ardıma dönüp bakıyorum da, dallarımı kıran rüzgârları bile affetmişim ama, bir kendime uzanamamış elim. yastıklarım kuş tüyüymüş de, ağır gelmiş düşüncelerim. Biriktirdiğim keşkeler, ardımdan bile söylenmeye yetermiş. Bütün heveslerim, genellemelerin içinde yitip gitmiş. Oysa ne çok cümlem vardı benim. her şeye inat, yüreğimi ısıtan ne çok hayalim. Biliyorum, bu kadar kırılgan olmayı kaldırmıyor hayat. Her tökezleyişte kendi içine saklanınca, sıvazlamıyor sırtını. Pencere önü çiçekleri değiliz ki, anlayışlı bir el alıversin bir çırpıda içeri. Hadi aldı diyelim, gün ışığı olmadan ne kadar yaşanır ki?
Ne yazık ki vücudun harabesi zekanın olgunluk zamanına tesadüf eder. Manasız çocukluk, tatsız gençlik, sinni kemale hazırlanmaktan başka nedir? Zeka; nar ayva ve portakal gibi geç renk ve rayiha bulan bir sonbahar mahsulüdür. En az kırk sene güneşte pişmeden bu asil meyve ballanmıyor.
Kitap kisa kisa Ahmet Hasimin'in o doneme ait tespitlerinden olusuyor. O doneme ait boyle bir seyi okumak cok guzel. Ayrica insanligin bazi sorunlari hic degismedigini de anladim.
Cok guzeldi, okumakta gec kaldigimi dusundum.
Bize GöreAhmet Haşim · Ema Kitap · 20163,624 okunma
Dilinin sadeliği, akıcılığı ve içimizden biri edasıyla konuşma havasındaki üslubuyla okunmaya değer.Yalnız Türk kadınının çalışması, giyim kuşamı, saç kesimini adice bulmasının karşılığında Paris'teki hayat kadınlarını yüceltmesi sanatçı kimliğine duyduğum saygıyı bir nebze azaltmıştır.
Bize GöreAhmet Haşim · Ema Kitap · 20163,624 okunma