“Hicret edin:
Televizyonlarınızdan kitaplara,
sokaklarınızdan evinize,
evlerinizden çağdaş Suffe’lere hicret edin.
Meyledin işte, yönünüz Mevla’ya olsun,
düşersinizde meylettiğiniz tarafa doğru düşün,
niyetsiz iş yapmayın ki sonunuz hayr olsun.
Doksan dokuz kişinin katili,
adımlarını haktan yana attığı için kurtulmadı mı?
Dedim ya: Hicret edin tüm benliğinizden,
kapitallerinizden, arabalarınızdan,
çeşit çeşit çoraplarınızdan.
Sade olun…
Gönlünüzdeki Hira’lara hicret edin…”
"Hicret edin: Televizyonlarınızdan kitaplara,
sokaklarınızdan evinize, evlerinizden çağdaş Suffe’lere hicret edin. Meyledin işte, yönünüz Mevla’ya olsun, düşersinizde meylettiğiniz tarafa doğru düşün,
niyetsiz iş yapmayın ki sonunuz hayr olsun.Doksan dokuz kişinin katili, adımlarını haktan yana attığı için kurtulmadı mı? Dedim ya: Hicret edin tüm benliğinizden, kapitallerinizden, arabalarınızdan, çeşit çeşit çoraplarınızdan...
Sade olun… Gönlünüzdeki Hira’lara hicret edin…”
Köleliği İslam tarafından satın alınıp, gövdesine taş basılan adam.
Yerlerin en tevazulu ve göklerdeki gökkuşağının olmayan rengi. Uzunca boylu, ince boyunlu.
Kalbinin rengi gözbebeklerine yansıyan, Ay’ı dişlerine yansıtan, günde beş vakit şakıyan zümrüd-ü anka kuşu.
İçli, kederli, sırlı…
Uykumuzu bölen ses, namazın satıcısı, hayra çağıran nefes.
Karizmasını simsiyah bedeninden çıkan bembeyaz sesinden alan kuğu kuşu.
”Muhammed Resulullah”ın bayılttığı kardeş. Ezan ile rüyalarda buluşup, dünyaya gelin eden sağdıç
Sonra kendisine kalın bir başörtüsü vererek; tesettürün örtmek değil gizlemek olduğunu, bilinçli sakınmanın takvaya giden yolda bir köşe taşı olduğunu düşürecekti gönüllere...
sanki bin katlı bir apartmanın çatısından
aşağı bırakmışım kendimi,
düşerken pencerelerden
insanların hayatlarını izliyormuşum da
senin pencerenden geçerken
atladığıma pişman olmuşum...