“Belki bu vahşetten tat alanlar, insanları öldürmeyi erdem sayanlar da vardı. Savaş zorunluydu. Dövüşmek bir onur sorunu, hatta bir sanattı. Ama doğal değildi.
Yaprakları rüzgârda hışırdayan iki gövdeli ulu ağaç, "Dünyanın sonuna vardın işte" diyor, "bundan sonra gidebileceğin bir yer yok! Dinlen artık, boşuna yoruldun!"
Ne var ki , insan ne denli üstün zekâlı , ne kadar bilgin de olsa , Tanrı buyruğu esin yoluyla kalbine de doğsa , önemli bir karar vermeden önce başkalarına danışmalıydı. Böyle düşünüyordu Mehmed.
“Belki bu vahşetten tat alanlar, insanları öldürmeyi erdem sayanlar da vardı. Savaş zorunluydu. Dövüşmek bir onur sorunu, hatta bir sanattı. Ama doğal değildi."