"Ben,koşulları incelemek ve bir rapor sunmakla görevlendirilmiş komite üyelerinden biriydim"dedi mühendis. "Raporumuzda tüm bu olumsuz koşullardan söz ediyorduk.Bunun çok tehlikeli olduğunun farkındaydık: Raporumuz,Çeka'nın eline geçebilirdi. Ancak,Moskova'nın gerçeklerle yüzleşmesi gerektiğini düşünüyorduk. Politik Komiserlik sistemi,genel Bolşevik verimsizlik ve Devlet aygıtının felç edici etkileri havzadaki tüm yapıcı çalışmalarımıza engel olmuştu.
Sonuç tam bir fiyaskoydu."
Beni büyük bir sabırla dinledikten sonra, Kropotkin,şunları söyledi:
"lnancını yitirmeni gerektirecek en ufak bir neden yok.Ben Rus Devrimi'ni Fransız Devriminden çok daha büyük bir devrim olarak görüyorum;Rus Devrimi,Rusya'nın ruhunun,Rus halkının kalbinin ve aklının en derinlerine kadar işlemiştir.Zaman tüm boşlukları dolduracaktır.Bugün gördüğün her şey geçicidir;bütün bunlar,oluşturulan idare sınıfının yapay bir sonucudur.Tüm o yanlış teorileri,budalaca hareketleri ve verimsizliğiyle,küçük bir politik parti bize sadece devrimin nasıl yapılamayacağını göstermiştir."Yazık ki diye devam etti Kropotkin,"Rusya'daki pek çok anarşist ve Rusya dışındaki kitleler de ultra devrimci Bolşeviklerin hipnozuna yakalanmışlardır. "
O sıralar Moskova da gözle görülür bir telaş yaşanıyordu.Matbaacılar Sendikası bastırılmış,idari kadrosunun tamamı tutuklanmıştı.Bunun üzerine, Sendika da İngiliz İşçi Heyeti üyelerinin de davet edildiği bir halk mitingi düzenlemişti.Mitingin beklenmedik bir katılımcısı daha vardı:Ünlü Sosyalist Devrimci Çernov.Çernov'un Bolşevik rejime yönelik ağır eleştirileri işçilerin ezici çoğur luğu tarafından büyük bir coşkuyla alkışlanmıştı. Konuşma sının ardından da, geldiği gibi, bir anda gözlerden kaybolmuştu.Menşevik Dan, aynı başarıyı tekrarlayamamıştı.O da söz hakkı almış, ancak, sonrasında kaçmayı başaramamıştı:Çeka tarafından yakalanmıştı.Ertesi sabah,Moskova gazeteleri Pravda ve Izcestia,Matbaacılar Sendikası hareketini karşı-devrimci ilan etti;Çernov'un konuşma yapmasına izin verilmesini ise şiddetle kınadı.Gazeteler, Sovyet Hükümeti'ne meydan okuma cüreti gösteren matbaacılara emsallerine örnek teşkil edecek cezalar verilmesini istiyordu.
Odalarda soğuktan paltolarına sıkı sıkıya sarılmış kadınlı erkek li işçiler çalışıyordu.Yüzleri şişmiş ve morarmış, elleri buz kesmiş bu insanlar adeta gölgeleri andırıyorlardı. Böylesi zor koşullarda çalışan bu yüce gönüllü insanlar için ne yapılsa az diye düşünmüştüm.Müze sekreteri M.B.Kaplan komünist makinenin buradaki dişlisiydi.Bolşevikler, diyordu,sürekli kendilerine yardım edilnıediğinden yakınıyor.Ancak eğer bir komünist değilsen, böyle bir şansın yok ki!Başlarda,kurumların müzeye müdahalesi asgari düzeyde olmuştu ve bu da verimli çalışılmasını sağlamıştı.Ne var ki daha sonra deneyimsiz yirmi gençten oluşan bir grup gönderilmişti.Komünist oldukları için idareci pozisyonuna getirilmişler ve bu da anlaşmazlıklara,kargaşaya yol açmıştı.Herkes kendini gözetim altında hisse diyordu."Bolşevikler, başarıyla ilgilenmez"demişti Kaplan, "onların rütbe sistemi,üyelik kartından geçiyor."Müzenin geleceğini hiç de iyi görmüyordu; belki şimdi" Amerikanların"iş birliğiyle gelişme sağlanabilirdi.
Dayı insanoğlu aslında iyi de bu özel sektör piç gibi bir şey ya
Şundan emindim: Sovyet Devleti ile ortak hareket edemezdim;Komünist makinenin denetiminde yürütülecek hiçbir işi kabul edemezdim.Eğitim Komiserliği de doğrudan bu makinenin egemenliğindeydi ve buradan da rutin işleyiş dışında bir şey beklenemezdi.
Aslında,komünist olmayan birisinin hemen hiçbir şey yapabilmesi mümkün değildi.Önemli mevkilerde yer alan komünistler içerisindeki en az dogmatik ve en kültürlü kişilerden biri olduğunu dü şündüğüm Lunaçarski ile birlikte çalışmayı çok istiyordum.Ne var ki Lunaçarski'nin kendisi,bu makinenin iyi niyetli çalışmaları perdelenip baltalanan çaresiz bir dişlisiydi yalnızca.Ayrıca sistemdeki büyük tarafgirlik ve okul yönetimlerine,çocukların eğitimlerine yönelik engellemeler hakkında somut bilgiler edinmiştim.Kimi okullar tüm imkanlara sahipti;öğrenciler iyi besleniyor,şık giyiniyor,konserlere, tiyatrolara,danslara ve diğer tüm sosyal aktivitelere katılabiliyordu.Ancak, diğer okullarda okuyan çocukların büyük çoğunluğu kir ve sefalet içinde yaşıyordu.Elbette bu "seçkin okulların" yöneticileri,ihtiyaç duydukları her şeyi kolaylıkla elde edebili yordu.Öte yandan,sıradan okulların idarecileri,tüm zamanlarını ve enerjilerini haftalarca bir birimden diğerine mekik dokuyarak harca malarına karşın,en acil ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor,cesaretlerini ve inançlarını yitiriyorlardı.