1926 güzünde, tekrar Atina’ya dönünce, Baro’da kütüphaneci yardımcısı olarak çalışmaya başlar. Ama hastalık peşindedir, ocak 1927’de Papa·limitrou kliniğine, oradan da Sotiria (Atina’da) sanatoryumuna kaldırılır. Onyedi yaşında girdiği bu sanatoryumdan yirmibir yaşında çıkar ozan. Ne var ki, dört yıl kaldığı sanatoryum Ritsos’a bir okul olmuştur. Çünkü Sotiria’da aydınlar, yazarlar, sanatçılar ve işçi önderleri de bakım görmektedir. Ritsos, şiirin bireysel doyum ve sözcük oyunu sorunu değil de uzun bir çalışma yaşamı olduğunu burada bulgulamıştır. Yaşamının ve şiirinin öznel koşullarını Monemvassia ve ailesi belirlemiştir.
Nesnel koşullara gelince, çevresinde yepyeni bir dünya vardır: Anadolu bozgunu ülkede şok etkisi yapmış, düşünce dizgeleri ve toplumsal yapılar altüst olmuştur. Çok küçük, ama bununla ters orantılı ölçüde savaşımcı bir işçi sınıfı oluşmaktadır. Anadolu rumlarının göçü, kentleşmeyi, proleterleşmeyi hızlandırmış ve bunların ardından işsizlık, grevler, ayaklanmalar ve baskılar sökün etmiş, göçün yarattığı bu yeni sınıf büyük toplumsal bunalımlara yol açmıştır. Duygusal ve ideolojik bağlamda, 17 Ekim’inin yansımaları için verimli bir toprak oluşmaktadır. öte yandan, silahlanan Avrupa’da faşizmin yükselişi de başlamıştır. Böylesine öznel ve nesnel bir ortamda, onurlu bir insan, hakça, kardeşçe, eşit ve barışçıl bir dünyanın yaratılması düşüncesinden başka neye bağlanabilir? Yukarda da belirttiğim gibi, Sotiria sanatoryumu kapalı bir dünya değildi; verem bir yoksul hastalığı olduğu kadar bir aydın hastalığıydı, bu yüzden de dış dünyanın nesnel koşulları tüm keskinlikleriyle sanatoryuma da yansıyordu.