Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bu Gözler Neler Gördü

Refi Cevad Ulunay

Bu Gözler Neler Gördü Sözleri ve Alıntıları

Bu Gözler Neler Gördü sözleri ve alıntılarını, Bu Gözler Neler Gördü kitap alıntılarını, Bu Gözler Neler Gördü en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sultan İkinci Abdülhamid'in 33 sene süren saltanatı bir "idâre-i maslahat" siyâsetiydi. Aleyhte neticelenebilecek mes'eleleri pamuk ipliğine bağlardı.
Sayfa 21 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Taif'ten San Remo'ya...
Kral Hüseyin'in avdetinden sonra Doktor Paşa bütün gayreti ile Sultan Vahîdüddin'i Avrupa'ya götürmeye çalışıyordu. Mahlû Hükümdarın sıhhat bakımından vehmini tahrik için ne mümkün ise yapıyordu. Ufak bir nezle olsa bunu iklimin tesirine atfediyor: "-Efendimiz." diyordu, "Allah etmesin daha mühim bir rahatsızlık olursa istişâre edecek bir meslekdaş yok, Avrupa'da olsak her şeyin çâresi bulunur. Bu çöllerde ne yapabiliriz?" Mâiyet de aşağı yukarı bu fikirdeydi. Nihayet Sultan Vahîdüddin de Hicaz'ı terketmek fikrine meyletdi. Kral Hüseyin sık sık Taif'e geliyor ve Sultan Vahîdüddin'i tekrar Saltanat'a geçmesi için tedbirler hazırlıyordu. Fakat Padişah, kat'î olarak Avrupa'ya gitmeye karar verdiğini söylediği zaman, Kral Hüseyin hayretlere düşdü. "-Ben Efendimizden ilelebet Tâif'te kalmalarını istemiyorum, yalnız Hac mevsiminde bulununuz." diye ısrar etdi. Diğer tarafdan Doktor Paşa da: "-Burada kalınacak olursa sıhhatinizin mes'uliyetinden teberri ederim" Ültimatomunu vermişti.
Sayfa 36 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Reklam
Sultan Vahîdüddin edebiyata gâyet meraklı idi ve en çok sevdiği şâir Tevfik Fikret'ti.
Sayfa 44 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Vatan Haini miydi?
Millî mücâdele esnasında yayınlamakta olduğu "Alemdar" gazetesiyle bu harekete muhâlif yazılar yazdığından meşhur "Yüzellilik"ler listesine dâhil edilmiş ve bu sebeple Avrupa'ya gitmek zorunda kalmıştır. Ulunay gibi pek çok kimsenin "Millî Mücâdele"ye muhâlif bir tavır takınması asla vatan hâinliği ile îzah edilemez. Onlar Ankara'da filizlenen hareketten -haklı ve amansız düşmanı oldukları- "İttihatçılık"ın bir canlanma kokusu almış ve bu sebeple karşı çıkmışlardır.
Sayfa 14 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Benim Kadar Milletin de Hakkı Vardır
Sultan Vahîdüddin İstanbul'dan çıkmadan evvel, Hazine-i Hümayun'dan, makbuz mukabilinde "Kıyâmetnâme" adlı kitabı getirtmiş ve minyatürleri iki milyon değeri olan bu eseri, makbuzunu getirterek yine Hazineye iâde etmişdi. O zaman yakınları: "-Padişahım! Hazine-i Hümâyun'umuzdaki bütün eşya ecdadınıza ve hânedanınıza, hükümdarlar tarafından hediye edilen eşyadır, bunlar sizin malınızdır. Bahusus iâde buyurmak istediğiniz kitabın iki belki de üç milyona alıcısı hazırdır. Hiç olmazsa bunu bir ihtiyat olarak nezd-i Şahânenizde alıkoymak doğru değil midir?" Sultan Vahîdüddin, şu cevabı verdi: "-Haklısınız, bunlar hesabını kimseye vermemekle mükellef olduğumuz, şahsî malımızdır. Fakat ecdadım bu milletin hükümdarı olmasa idiler, onlara kim bu hediyeleri verirdi? Binâenaleyh bu kıymet biçilmez eşya ve evânide, benim kadar milletin de hakkı vardır. Ben bu ihâneti kabul edemem!"
Sayfa 42 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
İttihat ve Terakki'nin istibdâdı, Sultan Hamid'in mutlak idâresini mumla aratacak bir dereceye varmıştı. O kadar ki; zamâne şâirleri şiirler yazıyorlar. Süleyman Nazif tahtından indirilen Hükümdar'a: Padişahım! Gelmemişken yâde biz, İşte geldik senden istimdâde biz, Öldürürler başlasak feryâde biz, Hasret lduk eski istibdâde biz. Dembedem coşmakta fakr-ü ihtiyaç, Her ocak sönmüş ve susmuş, millet aç. Memleket mâtemde, öksüz taht ü taç. Hasret olduk eski istibdâde biz. diye manzumeler yazıyorlardı.
Sayfa 18 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Reklam
Vahîdüddin Han Cidde'de
…Kral Hüseyin, Sultan Vahîdüddin'e şöyle söylemişti: "-Ecdadınızın Haremeynü'ş-Şerîfeyn'e ve dolayısıyla İslâmiyet'e ettikleri hizmet büyüktür. Âlem inkilâplarla doludur. Şahsiyet-i muhteremelerinin mâruz kaldıkları hâlet kaderin bir cilvesidir. İnşâallah pek yakında tekrar tâc-ı tahtınızı ele geçirip Dârülhilâfe'yi teşrif buyurursunuz. Ecdâd-ı izamınızın içinde, çok daha müşkül durumlarda olanlar bulunmuşlardır. Bunların hepsi, cilve-i Rabbânî'dir.
Sayfa 33 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
İstanbul Bir Çiçek Bahçesi İdi
İstanbul Türkleri daha o zaman -Dünya'nın en kötü ikaametgâh tarzı olarak kabul edilen- apartmanda oturmaz ve oturmayı da ayıp sayarlardı. Böyle bir çok âilelerin beraber oturdukları evlere "yahûdi hâne" derlerdi. Her Türkün, ama düzgün, ama çarpık, ama büyük, ama küçük bir evciği, bir de bahçeciği vardı. Ev belki haraptı ama komşular birbirlerinin çamaşır değiştirdiklerini görmezlerdi. Bu küçücük evlerin sâkinlerinden en muhteşem konak sahiplerine kadar büyük bir ekseriyette iptilâ hâlini alan bir merak vardı; Çiçek ve bahçe merakı...
Sayfa 77 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Ulunayla Yapılan Bir Sohbet
"-Memleketin en büyük mes'elesi nedir sizce? "-Lisân. Türkçemiz yedi asır örsle-çekiç arasında dövüle dövüle tekâmülün son noktasına varmıştır. Lisân, bir fikrin ifâdesi olduğuna göre ne kadar zengin olursa o memleketin ilim ve irfânı da o kadar geniş olur. Halbuki bugünkü uydurmasyon kelimelerle lisânımızı o kadar fakirleştiriyorlar ki, bazan okuduğumu bile anlayamıyorum!.."
Sayfa 60 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Sultan İkinci Abdülhamid kurduğu istihbarat teşkilâtiyle bütün sefâretlerin memleket hakkında mensub oldukları devletlerden aldıkları tâlimatı bilir ve ona göre tedbir alırdı.
Sayfa 23 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.