Büyük Türkiye Rüyası sözleri ve alıntılarını, Büyük Türkiye Rüyası kitap alıntılarını, Büyük Türkiye Rüyası en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanlık tarihi; dinler, inançlar ve ideolojiler arasındaki savaşların tarihidir. İnsanlar son yüzyıllarda madde ve paraya önem verdikleri için, ekonomiye dayanan fikirler ve ideolojiler politik ve sosyal hayatta ön planda yer almaya başlamıştır. Fakat madde ve paranın da diğer değerler gibi, bir inanç konusu olduğu unutulmamalıdır. Bir Mevlana ve Yunus Emre için madde veya paranın hiçbir değeri yoktur. Onlara göre, maddi her şey insanları Tanrıdan uzaklaştırır. Para, Abdülhak Hamid'in:
"Para mâbud ve bankalar mâbed"
mısrasında söylediği gibi, çağın dini haline geldiği için üstün bir kıymet sayılmaktadır.
Yunus bir mısrasında dinin birleştirici gücünü çok güzel anlatır
"Aşk ile bağladık kamet safımızı kim ayıra"
Camide namaz kılarken yan yana ve arka arkaya dizilen insanların teşkil ettikleri nizam son derece mânâlıdır. Burada insanlar sadece Allah karşısında değillerdir. "Yan yana" ve "beraber oluş" duyguları sadece dinî duyguyu kuvvetlendirmekle kalmaz, "sosyal birlik hissi"ni de doğurur. Yahya Kemal, "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" şiirinde, camide beraber ibadet ederken duyulan bu "sosyal birlik duygusu"nu kuvvetli bir şekilde ortaya koymuştur :
Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allah`ı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses...
Sadece mücerret düşüncelere dayanan felsefe sistemleri ve ideolojiler, hiçbir zaman dinlerin ibadet, dua ve merasimlerine istinat eden birleştirici kudretine ulaşamaz.
Stendhal, bir insan kitaptan her şeyi öğrenebilir, fakat bir karakter ve şahsiyet haline gelemez, der. Karakter ve şahsiyete ferdî özelliklerin gelişmesiyle ulaşılır.
Rusya'da okuma yazma bilenlerin sayısı bize nazaran çok yüksektir. Fakat Rus vatandaşları ancak partinin müsaade ettiği şeyleri okuma imkânına sahiptirler. Son derece kültürlü fakat mutaassıp insanlar okuma yazma bilmeyenlerden daha tehlikelidir. Taassup sanıldığı gibi, cehalet değil, hür düşünceye sahip olmayıştır. Her gün aynı gazete ve yazarı okuyan insanlarda öyle bir düşünce taassubu teşekkül ediyor ki, onlara hakikatin başka cephelerini anlatmak mümkün olmuyor.
Milletler de fertler gibi, ancak kendi kabiliyetlerine, inançlarına göre yaşamak ve gelişmek suretiyle şahsiyet haline gelirler. Biz ne kadar kendimize zorlarsak zorlayalım, coğrafyamızın, tarihimizin, kültürümüzün, dilimizin dışına tamamıyla çıkamayız. Eski bir fıkra, öküz olmaya özenen kurbağanın kendini şişirirken çat diye çatladığını anlatır.
İlminde, hikmetinde ilk şartı, ❝kendini bilmek❞tir. Kendi varlığını unutarak başkası olduğunu zannetmek bir ruh hastalığıdır.
Acı olsa da güzel bir duygudur gurbet ve hasret duygusu... Sevmek güzel, bağlanmak güzel, konuşmak güzeldir. Yalnızlar hiç kimseye bağlı olmayanlar, kopmuşlar bedbahttırlar.
Âşık Paşazâde tarihinde Fatih'le ilgili dikkate şayan bir parça vardır. Uzun Hasan'ın anasını da alarak Trabzon fethine giderken Bulgar dağını aşan Fatih, yüksek tepelere yaya, atı yedeğinde tırmanır.
Onu böyle kan ter içinde dağı tırmanırken gören yaşlı Sarı Hatun:
-Hey oğul, der. Sen koca bir padişahsın. Neye sarayında oturmaz da buralara kadar gelir, bunca zahmete katlanırsın?
Fatih bu soruya gülerek şöyle cevap verir:
-Nine, o zaman bize Gazi demezler.
İslamiyet eğer dünya tarihini değiştirmiş ise, bu sadece ahireti düşünmekle değil, insanı aktif olmaya sevkeden prensipleri ile olmuştur.