Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kadın Şifacıların Tarihi

Cadılar, Ebeler ve Hemşireler

Barbara Ehrenreich

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Okullu hekimler taşralı şifacılara karşı
“İngiliz hekimler Parlamento'ya gönder­dikleri dilekçede "mesleği gasp eden işe yaramaz ve had­dini bilmez kadınlar"dan hayıflandılar, "tıp tedavisi yap­maya" kalkışan tüm kadınların para ve "uzun süreli hapis" cezasına çarptırılmalarını talep ettiler. 14. yüzyılla birlikte tıp mesleğinin kentli, tahsil görmüş kadın şifacılara karşı yürüttüğü kampanya neredeyse tüm Avrupa'yı kapladı. Erkek doktorlar (Üç yüzyıl daha üst sınıf mensupları arasında bile kadın ebelere ait bir iş alanı olarak kalacak olan doğum doktorluğu hariç) açıkça tekellerine aldılar. Kadın şifacılardan oluşan büyük kitlenin -yani "cadılar"ın yok edilmesinde kilit bir rol oynamaya hazırdılar.”
Kadınlar içgüdüsel olarak hemşiredir; bu onlara Doğa Ana tarafından öğretilmiştir.
Reklam
Tıp, cerrahiden keskin bir biçimde ayrıştırılmıştı. Cerrahi, neredeyse her yerde aşağılayıcı ve bayağı bir iş olarak kabul ediliyordu ve cesedin kesilip incelenmesi neredeyse hiç duyulmamıştı.
Kadınlar, her zaman şifacıydı. Onlar Batı tarihinin lisanssız doktorları ve anatomi uzmanlarıydılar. Kürtajcı, hemşire ve danışmandılar. Onlar, şifalı bitkiler yetiştiren ve bunların nasıl kullanılacağıyla ilgili sırları birbirleriyle takas eden eczacılardı. Evden eve, köyden köye dolaşan ebelerdi. Yüzyıllar boyunca kadınlar diplomasız doktorlardı. Kitaplar ve dersler onlara yasaktı. Anneden kıza, komşudan komşuya edindikleri tecrübeleri birbirlerine aktararak birbirlerinden öğrendiler. Halk onlara "bilge kadın", otoriteler ise cadı yada şarlatan dedi.
Sayfa 31 - İlk Baskıya Ön Söz, Pinhan YayıncılıkKitabı okudu
1880 lerin başında…Tıbbi beceriler anlamında ve teorik olarak, sözde “hakiki” doktorların alaylılara verecek hiçbir tavsiyeleri yoktu. Aldıkları “resmi eğitim “ o dönem Avrupa’sının standartlarına göre bile pek bir şey ifade etmiyordu. Tıp eğitimi, birkaç ay ile iki yıl arasında sürüyordu. Çoğu tıp okulunun klinik tesisi yoktu. Tıp okullarına giriş için lise diploması bile gerekmiyordu. Ciddi bir akademik eğitim olsaydı bile faydası olmazdı zira eğitimi alınacak bir tıp bilimi yoktu. Aksine “ hakiki doktor” laraçoğu hastalığı “aşırı miktarda” yöntemlerle tedavi etmeleri öğretiliyordu. Aşırı miktarda kan akıtma, yüksek dozlarda müshil verme, kalomel( civa içerikli müshil) ve daha sonra da afyon . Şüphesiz, uyguladıkları “tedavi” genellikle ölümcül ya da hastalığın kendisinden daha zararlıydı. Seçkin bir doktor olan Sr. Olivier Wendell Holmes’un düşüncesine göre, Amerika’daki “hakiki” doktorların kullandığın tüm ilaçlar okyanusa atılsa, insanlık için çok daha iyi , balıklar içinse oldukça kötü olurdu.
Cadı bir empiristti: Din veya dogmalardan çok kendi duyularına güvenir, deneme ve yanılmaya, sebep ve sonuçlara inanırdı. Yaklaşımı dindarca bir pasiflik değil, aktif şekilde meraklı olmaktı. İster tılsımlar ister ilaçlar yardımıyla olsun, hastalıklarla, gebelikle ve doğumla başa çıkmak için çareler bulabilme yeteneğine güvenirdi. Kısacası, onun büyüsü, kendi zamanının bilimiydi.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.