Ca'feri Mezhebi ve Esasları

Muhammed Huseyn Âlu Kâşifil-Gıtâ

Ca'feri Mezhebi ve Esasları Posts

You can find Ca'feri Mezhebi ve Esasları books, Ca'feri Mezhebi ve Esasları quotes and quotes, Ca'feri Mezhebi ve Esasları authors, Ca'feri Mezhebi ve Esasları reviews and reviews on 1000Kitap.
emri bil-ma’rûf, nehy anil münker
İslâmda herkese üç farz terettüp etmektedir: Öğrenmek br öğrenip bellediğiyle amel etmek, öğretmek, bilgi elde etmeye ve bildiğini tutmaya herkesi teşvik etmek, bu hususta herkesi gayretlendirmek. Düşün de bu dinin büyüklüğünü anla; sonra bir de bugünkü hâle bak. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.
İmâmiyye, kıyasla amel etmez; imâmlarından, tevatürle gelen haberlere göre “Şeriatte kıyasla amel edilirse din, yok olur gider.”
Reklam
İçtihad kapısının, Hazret-i Peygamber zamanında olduğu gibi açık bulunması bir zarurettir. Bu hususta hükme varmak için bu, gerekli bir şeydir. İmamiyyeye nazaran ictihad kapısı, bugünedek açıktır. İnsanların bilgin ve bilgisiz olması, bilgisizin bilgine mürâcaatı bir zarurettir. İnsanlar, şer’i hükümlerde ya âlim ve müctehiddirler, yahut da cahil ve mukalliddirler. Bilgisiz olanın, şer’i tekliflerde bir müctehide uyması vâcibtir.
İmamet
Allah, kullarına nasîb olmayan bilgisiyle nasıl peygamberi, onların arasından seçmişse, nasıl ona itâati farz etmişse, peygamberine de Hazret-i Alî (A.s)ın imâmetini ümmetine bildirmesini, kendisinden sonra onun imâm olduğu teblıyğ buyurmasını emretmiştir. İnsanlar, bugüne kadar nasıl îmân ve yakıynde bir değillerse o gün de bir olmadıklarından Hz. Peygamber (S.M) bu işin ümmete ağır geleceğini, amcasının oğlunu ve damadını sevdiğinden bu işi yaptığını sanacaklarını düşünmüş, bunun üzerine Allah sübhânehû ve teâlâ “ Ey Peygamber, bildir sana rabbinden indirilen emri ve eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun.” diye vahyetmiş (V,67). Hz Peygamber de bu emir üzerine son haccı olduğu için Vidâ haccı denen hacdan dönerken Gadîru Humm’da ashâba bir hutbe okuyup “Ben mü’minlere nefislerinden daha evlâ değil miyim” diye sormuş, onlar evet diye tasdik edince de, “Ben kimin mevlâsı, yani efendisi, veliyyül-emri isem bu Alî de onun efendisi, veliyyül-emri, imâmıdır.” diye Allah’ın emrini teblıyğ buyurmuştur.
Fakat esefle söyleyelim ki Şîa hakkında söz söyleyenler, yazı yazanlar, bu mezhebe ait bilgilerini, bu mezhebin kitabından değil, Berberi İbni Haldûn’dan yahut Endülüslü Ahmet ibni Abdu Rabbih’ten ve bunların benzerlerinden edinmişlerdir. Halbuki hem yer bakımından, hem verdikleri bilginin iftira ve taassupdan doğması bakımından bunların, Şia inançları ile hiçbir ilgisi yoktur. Bunların hiçbiri Şia kitaplarına müracaat etmemiştir; onlara uyanlar da böyle bir zahmete katlanmayı akıllarına bile getirmemişlerdir.
Şia mezhebinin Abdullah ibni Sabâ ile başladığı da Şia aleyhinde bulunanların boyuna söyledikleri, yaza durdukları sözlerden, yazılardan biridir. Halbuki Şianın rical kitaplarında, yani Hazreti Peygamberden ve İmamlardan hadis rivayet edenlerle o çağlar da yaşayanların hal tercümeleriyle mezhep ve meşreplerini, inanılır veya inanılmaz olduklarını inceleyen kitaplarda bu adam ve benzerleri, Îmamlar tarafından da, Şia tarafında da lanetle anılır ve bunların, Şiâ-i İmâmiyye ile hiçbir ilgisi yoktur.
Sayfa 34