Dilin ömrü, insanın ömründen uzundur. Bu tümcelerin anlamları yarım, bir asır sonra anlaşılacaktır. Yaşlar kurur. İniltiler durur, çukurlar dolar, yangınlar söner, mezarlar çöker, yıkıntılar şenlenir, her şey bitti sanılır; yalnız kitapların sayfaları arasında hareketsiz duran barut tozlarına benzer yazılan anılar kalır.
Bu nazlı kelime, ne zaman hatırıma gelse, bilmem nenden,
kendimi bulutlarda, yıldızlarla kucaklaşırım, sanırım.
Lisanın ömrü, insanın ömründen uzundur.
Çocukluğumdan beri duyduğum, gördüğüm, okuduğum: Boğuşmak, savaşmak, vuruşmak!... Her taraf nefret ve kan!...Her taraf kin ve ateş!... Niçin?
Niçin memlekete bir siyah bulut çöküp doğa bütün felaketlerinin birden yasını tutmuyor ? Bu hüznün sessizliği içinde olsun ruhunu dinlendirmiyor ve acılarını doya doya tatmıyor?