"Öğrencisine anlata anlata bitiremediği onca anı arasında, gençliğine de evliliğine de ilişkin dişe dokunur bir şeye rastlanmıyordu pek. Hayatı dul kalışıyla başlamıştı adeta."
"Otuz-kırk üzerine spekülasyonla her mevsim en azından yüz kişinin intiharına sebep olan Monte-Carlo tahvillerine mi yatırsam paracıklarımı, binlerce beceriksiz keyif çatabilsin diye altın yiyip Sibirya içen Rus istikrazı tahvillerine mi; De Beers’inkilerine mi yoksa, bunlar elmas kaçırıyor, kakalarında da çıkmadı deyip zencilerin karınlarını yardıran De Beers’inkilerine mi; afyon kaçakçılığına dayanan İngiliz eshamına mı, ya da, Wisner Şirketi’ne mi, aziz dostumuz Wisner var ya, yani daha iyisini yapmak için Amerikan yöntemlerini uygulamaya başlayan Wisner, onun, atölyelerindeki işçi ölümün de üstüne Avrupa’da kimsenin çıkışamadığı otomobil fabrikalarına mı? "
Bazı dönemler böyledir, kral hiç değişmez, sıkıntıdan patlar millet. Ben hiç sevmem uzun saltanatları, kendi payıma, sırtımda bir aylık gömlek varmışçasına rahatsız olurum.
Yazlıklarda insan kimin neyin nesi olduğunu anlayana kadar akla karayı seçer zaten, hele beylerin; denize girerlerken başka, sonra şehirde rastlarsın, herkes gibi adam.