Evet, Babil Kitaplığı serisiyle devam ediyoruz. Edgar Allan Poe'nin öykülerini okudum bugün. Kitabın önsözünden anladığımız kadarıyla bir eleştirmen onu Alman romantiklerine öykünmek ile suçlayınca, dehşetin Almanya'ya özgü olmadığını, ruha özgü olduğunu söylemiş Poe. Haklı da.
Kitapta her biri birbirinden etkileyici öyküler yer alıyor. Poe'nun öyküleri ile tanışmam üniversite öğrenciliğime gidiyor. Selçuk Üniversitesi'nin kütüphanesinde bulduğum bir kitabıydı ilk elime geçen. O zamanlar toplu öyküleri tek cilt değil fasikuller halinde basılmıştı. Bu da ilk cildiydi. Okurken yaşadığım duyguyu en iyi özetleyen kelime "gerilmek" olmuştu. Karnıma ağrılar girmişti adeta.
Bu kitapta aynı duyguları yeniden yaşadım. Geçtiğimiz günlerde Toplu Öyküler'ine (tek cilt olan) başlamayı denemiştim ama taşınma sürecine denk geldiği için kalmıştı öyle... Devam etsem mi acaba? diye düşünmedim değil.
Kitapta Borges'in inanılmaz derecede etkilendiği Kuyu ve Sarkaç isimli öykü de yer alıyor. Bu öykü gerçekten inanılmaz bir etkileyiciliğe sahip. Aslında anlattığı hikayede bir büyü yahut dünya üstü bir şey yok. Ancak yarattığı kasvetli atmosfer ile klastrofibik havası yetiyor!
Babil kitaplığı serisine devam edeceğim yine!
M. Baran
21.02.2021
Ankara