Etrafimizda yuruken, dolmusta, kafede her yerde birilerinin çalınmış hayatlari vardir degil mi? Ellerinden alinan hayatlarini kim kime anlatir? Tabiki de anlatmasi da duymasi da cok zor ve guctur. Ama kahramanimiz Emre gazetede calismayi birakip gazeteye giderken her sabah ugradigi kafede takilmaya baslar. Gelen gecen, duydugu, sahit oldugu hayatlari kaleme almak amacindadir. Kafe sahibi bir kadinla tanistirir. Baslarda anlasamazlar fakat gun ilerledikce muhabbetleri devam eder.
Onur'un hikayesi, Mehtap'in hikayesi, Esra'nin hikayesi derken arastirmalarda yapar Emre yazarken.
Bir gun abisinin oglu Yagiz' a evinin anahtarini verir ve isterse satabilecegini de soyler. Soyler soylemesine de Emre ortadan kaybolur. Kimseler bilmez.
Emre nerededir? sorusu icindeyken Yagiz Emre'nin evini toplayip satmak icin gider. Ah ahh...
Yagizin buldugu Emre'nin yazdigi hayatlar
Okurken yutkunmakta zorlandigim, lanet olsun batsin bu dunya dedigim hayatlari okudum malesef.
Bir yazar hayatlari calinmis kisileri yazarken acaba kendisi nerede? Emre'nin de mi hayatini çaldilar?
Oysa Emre'nin amaci hayatlari calinmis kisilerin sesi olmakti.
Sade, yalin, akici anlamli, duygu yuklu bir roman okumak istiyorsaniz ilk sayfadan kendini icine çeken tum acilara, kayip hayatlara ortak olacaginiza emin oldugum #çalıntıhayatlar kitabini okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.